Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Hamburg'da geçen karanlık, bildik bir hikaye. Almanya'ya uyum sağlayamamış, doğru düzgün işi olmayan iki arkadaşın büyük dram ile biten macerası. Denis Moschitto (Chiko), Temmuz'da adlı Fatin Akın filminden hatırladığımız Moritz Bleibtreu (Brownie) ve Volkan Özcan (Tibet) çok başarılı oyunculuk çıkardığı Özgür Yıldırım adlı genç yönetmenin oldukça kanlı şiddet sahneleriyle Pulp Fiction'ı anımsatan filmi.
Para, statü, rahat hayat, anneye böbrek, lüks araba hayalleriyle girişilen uyuşturucu satışı işi su testisi su yolunda kırılır atasözüne uygun olarak sonuçlanıyor. Filmin sonlarında Volkan Özcan ve Denis Moschitto'nun karşılıklı oynadığı sahne çok etkileyici. Uzun zamandır film izlememiş birisi olarak verdiğim paraşı sonuna kadar hakettiğini düşünüyorum. Kanlı sahnelerden hoşlanmayanlara önerilmez...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.