Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
İran'dan kaçmak zorunda kalan ve şimdilerde Fransa'da yaşayan, ancak ne Avrupalı olabilen ne İran'da kalabilen bir dünya vatandaşının gözünden İran'da yaşanan süreç. Siyah beyaz çizgi sinema olarak anlatılan hikaye oldukça etkileyici. Festivallerde gösterildikten sonra, ülkemizin özel konumu nedeniyle olsa gerek, sinema salonlarında da ilgiyle karşılanmıştı. Sinemada izlemiş ve izledikten sonra yorumlamıştım. Sinemada izleyememiş olanlar için kaçırılmayacak fırsat: Persepolis 14 Mayıs 2008 Çarşamba gecesi 22.15'ten itibaren CNBC-e kanalında gösterilecek.
Hazır Persepolis nedeniyle yazı yazmışken Doğuş grubu kanallarına ilişkin bir iki tespit yapayım. NTV, ilk kurulduğunda Türkiye'de haber ağırlıklı kanal yoktu. İyi hatırlıyorum çünkü hemen hemen aynı zamanlarda ben de yayın dünyasının içine girmiştim, kıyısından köşesinden olsa bile. Teknik ağırlıklı işim doğrudan yayın ile ilgili değildi. Yıllar içerisinde NTV'nin rakipleri çıktı, ben de yayının ortasında bir iş yapmaya başladım. O zamanlardan beri daha yakın izlerim televizyonları. Spikerler daha önce hangi kanaldaydı, hangi kuşakta haber sunardı çoğunu bilirim. NTV, saygın ve kurumsal kimliğini oluşturmuş bir haber kanalı. Gerçek anlamda haber niteliği taşıyan tüm gelişmeleri olabildiğince tarafsız gözle izleyicilerine duyuruyor. Bu anlamda İngiliz BBC ile kıyaslanabilir seviyededir. Elbette BBC'nin olanaklarından yoksun olan, reklam dışında doğrudan gelire sahip olmayan bir ticari kanalın İngiltere kamu yayıncısı ile kıyaslanması hiç adil olmaz.
CNBC-e, özellikle TRT2'nin kültür sanat kanalı olma özelliğini yitirmesiyle (ki son dönemde sevinerek görüyorum ki bu özelliğine geri döndü) iyi eğitimli, iyi gelirli işlerde çalışan, kentli beyaz yakalıların kanalı haline gelmiş durumda. Bu özelliğini dünyada takip edilen dizileri zamanında yayına sokarak kazandı. Ayrıca dünya sinemasından, ustalara saygı gibi TRT 2'den tanıdık kuşaklarla sinemayı evde de izlenir hale getirdi.
Tematik (konulu) kanalların nasıl olması gerektiğinin somut göstergesi belkide Doğuş grubu kanalları. Biz izleyiciler açısından bu gibi iyi yayıncıların olması bir şans. Sayılarının artmasını dilemekten başka yapabileceğimiz yok...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.