Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Kin tutmam. Yapılan yanlışları unutmamakla birlikte, sen zamanında şöyle şöyle yapmıştın diye intikam almaya kalkmam. Hayat kin tutarak kendimize zehir edeceğimiz kadar uzun değil. Bu nedenle eski yöneticiler giderken aklıma hep olumlu hatıralar gelir. Bu günlerde birbiri ardına uğurluyoruz eski yöneticilerimizi. İş yerimde hemen hergün yeni atamalar, görevden almalar yaşanıyor. Adeta toz dumana karışmış. Böyle günlerde düşünüyorum yarın bir gün ben de yöneten konumuna gelirsem nasıl davranırım personelime, arkamdan neler düşünürler diye. 1995 yılından bu yana çalışıyorum ancak hiç amirlik yapmadım. Umarım yapmam da. İşlerle uğraşmanın yanına insan ile uğraşma sorumluluğunu üstlenmeyi istemem.
Zor iş yönetmek. Yönettiğin insanı motive edecek araçlardan yoksunsan hele daha bir zor. Katılımcı anlayışla yöneticilik yapmak en doğrusu gibi geliyor bana. Plan yapmak, hedefler koymak, zaman içerisinde hedefe kıyasla bulunulan yeri değerlendirmek, geride kalındıysa sebeplerini birlikte araştırmak, çalışanlarca nasıl göründüğünüze bakmak (nasıl olacak bilmiyorum ama yöntem bulmak gerekir) başarıyı arttırır. Sorumluluk ve yetki paylaşımı da çok önemli. Genellikle yapılan sorumluluk yükleyip yetki vermemek, oysa sorumluysa birisi yetkisi de olmalı. Tabii hiç amirlik yapmamış, yönetim ile ilgili okumamış bir mühendisin görüşleri bunlar. Ciddi hatalar içeriyor olabilir :)
Yazının başlığına dönersek dediğim gibi güzel anılar kalıyor bende gidenlerin ardından. İş yaşamında, koşuşturmanın getirdiği gerilim istenmeyen sözlerin söylenmesine neden oluyorsa bile, günün sonunda hayatın işten ibaret olmadığını farketmek gerekli. Hatta hiç akıldan çıkatmamalı. Güneş sisteminin küçük bir gezegeninin üzerinde, küçük sayılabilecek bir ülkede (yüzölçümü olarak), ülkeden çok daha küçük kentin bir kurumunda çalışıyoruz sonuçta. Evrensel boyutta düşündüğümüzde denizdeki kum kadar etkimiz yok belki genel gidişe. Kendimizi evrenin merkezine koymayalım. Ne yönetilerken, ne yönetirken. Sultan Süleyman'a kalmayan dünya size/bize de kalmaz!
bugün bu şarrkıyı söylüyordum...
YanıtlaSilhiç bunları kendine derer etmeye değer mi... şu kısacık ömürde....nmmmmnnnııımmmm..nııımmm...:-)