Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Devlet Tiyatroları'nın oyunlarına fırsat buldukça gidiyoruz. Nedense son iki sezondur seyrettiğimiz oyunlar öncekileri mumla aratacak cinsten. 2008 içerisinde gittiğim bu 4. oyun. Bir Halk Düşmanı, Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi ve Çığ'ı izlemiştim daha önce. Çığ tüm zamanlarda izlediğim en kötü oyunlar arasında dereceye girebilir. Bir Halk Düşmanı'nda izleyicinin zeki olmadığı varsayılarak lafın tamamı söyleniyor :) Bir tek Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi'yi beğeniyle izledim.
Behiç Ak'ı Cumhuriyet gazetesindeki Kim Kime Dum Duma adlı karikatür bandından tanıyordum. Tiyatro oyununun yazarı olarak adını görünce aynı Behiç Ak mı acaba diye düşündüm. Aynı kişiymiş. Oyunu izleyen arkadaşların olumlu yorumları sonucu karar verdik gitmeye ve dün gece izledik. Öncelikle belirtmek gerekir ki değinilen konu önemli, konuyu ele alış biçimi başarılı. Eğer ilk perde 10 dakika daha uzatılsa ve oyun tek perdelik tasarlansa sezonda beğendiğim 2. oyun olabilecekti. Gelin görün ki tempolu geçen ilk perdenin ardından sahneye fazlasıyla karikatürize edilmiş bir karakter dahil oluyor. Salonu keyiflendiren basit espirilerle oyun sündükçe sünüyor, tam 2.perde gereksiz olmuş diye düşünürken çarpıcı bir finalle izliyoruz. Sahne karışıyor, etraf toz duman. Sistem çöküyor bir yerde. Oyun bitti hadi alkışlayalım derken normal karakterimiz salonu kadar inip oyun boyu verilen mesajları bu kez direkt olarak açıklıyor. Hani ola ki oyunu izleyip anlamadıysanız biz insanların teknolojinin gelişmesiyle birlikte giderek yalnızlaştığını anlatmaya çalıştık. Hayatınızı kolaylaştıracak yenilikler sizi birbirinizden koparmasın. Sevin birbirinizi, dünya daha güzel olsun gibi mesajları dolaysız olarak açıklıyor.
Tiyatro farklı bir sanat. Herşey gözümüzün önünde olup bitiyor. Mekan sınırlı, süre sınırlı. Dizi gibi bölüm bölüm tefrika yapamazsınız, film gibi teknolojik imkanlarınız yoktur. Kısıtlı mekan ve sürede oyuncularınıza söyletip yaptırdıklarınızla anlatmak istediğinizi anlatmalısınız. Ancak bunu seyircinin gözüne sokarak yapmamalısınız. Bırakın kimi noktalar yoruma açık kalsın. Schubert ve Şevki Bey'i, İkinci Caddenin Mahkumu'nu izleyin ne demek istediğimi anlayacaksınız...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.