İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti. İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı. Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı. Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım. Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar.

Devlet Tiyatroları'nın oyunlarına fırsat buldukça gidiyoruz. Nedense son iki sezondur seyrettiğimiz oyunlar öncekileri mumla aratacak cinsten. 2008 içerisinde gittiğim bu 4. oyun. Bir Halk Düşmanı, Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi ve Çığ'ı izlemiştim daha önce. Çığ tüm zamanlarda izlediğim en kötü oyunlar arasında dereceye girebilir. Bir Halk Düşmanı'nda izleyicinin zeki olmadığı varsayılarak lafın tamamı söyleniyor :) Bir tek Yaşamak mı Yoksa Ölmek mi'yi beğeniyle izledim.
Behiç Ak'ı Cumhuriyet gazetesindeki Kim Kime Dum Duma adlı karikatür bandından tanıyordum. Tiyatro oyununun yazarı olarak adını görünce aynı Behiç Ak mı acaba diye düşündüm. Aynı kişiymiş. Oyunu izleyen arkadaşların olumlu yorumları sonucu karar verdik gitmeye ve dün gece izledik. Öncelikle belirtmek gerekir ki değinilen konu önemli, konuyu ele alış biçimi başarılı. Eğer ilk perde 10 dakika daha uzatılsa ve oyun tek perdelik tasarlansa sezonda beğendiğim 2. oyun olabilecekti. Gelin görün ki tempolu geçen ilk perdenin ardından sahneye fazlasıyla karikatürize edilmiş bir karakter dahil oluyor. Salonu keyiflendiren basit espirilerle oyun sündükçe sünüyor, tam 2.perde gereksiz olmuş diye düşünürken çarpıcı bir finalle izliyoruz. Sahne karışıyor, etraf toz duman. Sistem çöküyor bir yerde. Oyun bitti hadi alkışlayalım derken normal karakterimiz salonu kadar inip oyun boyu verilen mesajları bu kez direkt olarak açıklıyor. Hani ola ki oyunu izleyip anlamadıysanız biz insanların teknolojinin gelişmesiyle birlikte giderek yalnızlaştığını anlatmaya çalıştık. Hayatınızı kolaylaştıracak yenilikler sizi birbirinizden koparmasın. Sevin birbirinizi, dünya daha güzel olsun gibi mesajları dolaysız olarak açıklıyor.
Tiyatro farklı bir sanat. Herşey gözümüzün önünde olup bitiyor. Mekan sınırlı, süre sınırlı. Dizi gibi bölüm bölüm tefrika yapamazsınız, film gibi teknolojik imkanlarınız yoktur. Kısıtlı mekan ve sürede oyuncularınıza söyletip yaptırdıklarınızla anlatmak istediğinizi anlatmalısınız. Ancak bunu seyircinin gözüne sokarak yapmamalısınız. Bırakın kimi noktalar yoruma açık kalsın. Schubert ve Şevki Bey'i, İkinci Caddenin Mahkumu'nu izleyin ne demek istediğimi anlayacaksınız...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.