Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Yandaki fotografı ülkemize geldiğimiz havaalanı terminalinin tuvaletinde çektim. Yorumsuz olarak sunuyorum. Dünyanın başka hangi kentinde ayak üzerine çarpı konulmuş bir levha görebiliriz bilemiyorum.
Bir haftadır uzak kaldığım, ülke ile ilgili hiç bir haber, bilgi edinmeden geçirdiğim güzel günler bitti ne yazık ki. Prag ve Budapeşte'ye dair ilginç fotograflar ve gözlemlerimi en kısa zamanda siz değerli okuyucularımla paylaşacağım. 400'ün üzerindeki fotografı neye göre ayıklayacağım tam bilemiyorum. Biraz zamana ihtiyacım olduğu kesin. Hem gözlemlerimi yazdığım notları temize çekmek hem fotografları ayıklamak hem biriken işlere yetişmek... zor bir hafta beni bekliyor....
Hoşgeldiniz...
YanıtlaSilBir arkadaşım böyle bir yazı olmadığından Varan tesislerini dava etti...
İsteği çok basitti...elini yıkadğı yerde ayaklarıını yıkayan bir insan!! görmek istmiyordu...İnanç insanların içinde olduğu zaman güzeldir. İnanç gösteriye dönüşürse....
Neyse Ankara-İstanbul yolundaki Varan tesislerinde arkadaşımın uzun tartışmaları ve karşı gelmesi sonuç vermedi. Ellerimi yıkadığım yerde pis kokmuş ayak görmek zorundamıyım diye haykırıyordu... Artık ellerimizi yıkama özgürlüğümüz bile yok...Çünkü inanç gösteriye dönüştü ve showmanler para kazanmak istiyor...:-(
arzu