Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Sayfama yazdığım yazıların okunurluğunu takip ettiğim bir sistem kullanıyorum. şimdi sistem falan deyince gizli kapaklı işler değil bahsettiğim. Basit bir kaç satırlık html kodunu sayfanıza ekliyorsunuz böyle bir hizmeti veren yüzlerce sayfanın birinden. Sonra ücretsiz verilen hizmetleri kullanarak kim hangi ip adresinden ne zaman girmiş, hangi kelimeleri arayarak sayfaya ulaşmış gözleyebiliyorsunuz.
Şimdi yazının başlığını görünce bu 3 kahraman nasıl aynı yazıda bir araya gelecek diye düşünmüş olabilirsiniz. İçimden bir ses bu günlerde bu 3 ismin çok google'lanacağını söylüyor bana. Eğer tahminim beni yanıltmazsa google'layıp sayfama gelenleri hayal kırıklığına uğratmayayım. Kim kimdir gibi bir iki kısa cümle ile tanıtayım 3'lüyü. Bilgiler özgür ansiklopedi wikipedia.org'den:
Faust: Johann Wolfgang von Goethe'nin ünlü eserinin kahramanı. Zamanını dünyanın tüm bilgilerini öğrenmek için harcamış, deyim yerindeyse tüm bilgileri yalayıp yutmuş ancak ruhu huzura kavuşmamış bir fani. Bu faninin durumunu yukarıdan seyrene Tanrı ile şeytan iddialaşır. Şeytan derki ben Faust'un aklını çelerim. Ruhunu bana satar. Gelin görün ki şeytan ne yaparsa yapsın Faust onun beklediği yanıtı vermeyecektir. Yani kısacası Goethe'nin Faust'u, yaygın bilinenin aksine, ruhunu şeytana satmayan onurlu bir karakterdir. Peki bir çok yerde kötüye örnek olarak verilen Faust kim o zaman? Gene wikipedia'dan devam edelim: Christopher Marlowe (1564-1593) tarafından Doktor Faustus adıyla işlenmiş eserde Faustus ruhunu şeytana satar.
Prometheus: Promete diye okunan isiminden de anlaşılacağı üzere Yunan mitolojisinde tanrılardan ateşi çalan titandır. Bir anlamda tanrılardan insanlığın öcünü alan kahramandır. Yandaki çizim Prometheus'u ateşi çalarken görüntülemiş.
Spartaküs İÖ 73'te kendisiyle birlikte Gladyatör okulundan kaçan bir grup arkadaşıyla Roma'ya kafa tutan, tarihin ilk isyanlarından birini başlatan önder kişiliktir. Köleliğe karşı çıkan isyan başlarda başarılı olsa bile sonunda Spartaküs ve yoldaşlarının kılıçtan geçirilmesiyle sonuçlanmıştır. Ancak unutulmaması gereken bu gün Spartaküs adını herkes iyi kötü bilir hatırlarken, onu öldürten Roma komutanını bilen yoktur.
Özellikle Promete ve Spartaküs sol jargonda çokca kullanılır. Aşağıdaki şiir parçasında her iki karaktere gönderme yapılmıştır.
Prometheus'tum,
çiviyle çakılırken taşlara
Ciğerimi kartallara yedirdim
Spartaküs'tüm,
köleliğin çığlığında
Aslanlara yem oldum, tükendim
Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum
Kerbela çölünde Hüseyin
Zindanlarda Cem Sultan
Sehpada Pir Sultan
Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu
Tanrılardan ateş çaldım
Yüzyıllarca tutuştum, üst üste yandım.
Bir Anka kuşu gibi anne, bir anka kuşu gibi
Kendimi külümden yarattım.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.