Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Toplu taşımayı geliştirerek kent içerisinde trafiğe çıkan araç sayısını azaltacak tedbirler almak yerine günün kimi saatlerinde tıkanan kavşaklara köprüler yaparak sıkışıklığı önlemeye çalışmak araç öncelikli bir kent isteğinin göstergesi. Ankara'da Çayyolu'ndan Eskişehir yolunu kullanarak Kızılay'a kadar hiç ışıkla karşılaşmadan gidebilirsiniz. Hız sınırı 50 km / saat olsa bile bu sınıra uymaya çalışmak, yolun en sağ şeridinde bile olanak dışıdır. Dikkat ederseniz uymak demiyorum, uymaya çalışmak bile olanaksız. Kentin dış semtlerinden merkeze metrolar, tramvaylar yapmak gecikir her nedense, ancak köprülü kavşaklar, ışığa takılmadan saatte 100-120 km hızda seyreden araçlar için 4 şeritli yollar bir çırpıda bitiriliverir.
Kentin uzak semtlerinden merkeze gelirken karşılaşılan tüm kavşaklar köprülerle, alt geçitlerle geçildikten sonra ulaşılan merkezde tıkanır trafik bu kez. Mühendislik, şehir bölge plancılığı, mimarlık gibi mesleklerin temsilcisi odalar hep söylemiştir oysa, trafiği bir kavşakta rahatlatmak tıkanıklığı bir sonrakine taşımaktır sadece diye. Merkezde sürekli akan trafiği yaratmak için Kızılay meydanını, yayalara tamamen kapatmayı bile denediler. Alt geçitleri kullansın insanlar, araçlar durmadan gitsin denildi. Kent, içinde yaşayan insanları yerin altına itiyorsa oraya kent denebilir mi? Bugünlerde yolunuz Ulus'a, Ankara Gar'ına doğru giderse yeni köprünün çalışmalarını göreceksiniz ya da Kolej'e gelin. Kızılay'dan Kurtuluş'a doğru giderken ikinci duraktır Kolej. Eskiden TED Ankara Kolej'inin binaları olduğu için bu ad ile anılır semt. Vedat Dalokay nikah dairesinin hizasından başlayıp Kanser Hastanesi'ni geçen, Kızılay-Kurtuluş hattının üzerine köprü inşaatı bu haftasonu başlayacak. Bu düzenlemeler yapılırken şehir içinde kaç ölümlü kaza oluyor, eskiden kaç tane olurdu istatistikleri de tutuluyor bir yandan. Yaşayarak göreceğiz köprülerin maliyetini.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.