Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Başlıktaki kelimeler, isimler birbirleriyle ilgisiz gibi duruyor. Umarım yazıyı okyunca ilgi kurulur :) Geçen akşam izlediğimiz etkileyici Yıldız Yargılanması oyunu bir çok şey düşündürdü. Daha oyunu izlerken aklıma takılmıştı Feriye Sarayı nerede ki acaba? Feriye adını hatırlıyordum ancak saray olarak değil lokanta ve sinema olarak biliyordum. Eve gelince araştırdım ve yanılmadığımı gördüm. Gerçekten de lokanta, sinema olarak hizmet veren bir yapı halinde kullanılıyormuş sarayın geçmişte 'karakol' olarak bilinen bölümü. Asıl saray ise Galatasaray Üniversitesi ve Kabataş Lisesi'nin hizmetindeymiş.
Şimdi düşünün Osmanlı Hanedanı'nın yıllarca başkentliğini yapmış, ondan önce Bizans'ın başkenti İstanbul'da tarihi turistlik mekanlar mı fazla yoksa Prag'da mı? Peki hangisi daha iyi tanıtılıyor, korunuyor? Abdülaziz'in hayatını kaybettiği, izlediğimiz oyunda intihar ettiği anlatıldıysa bile bu konuda tam uzlaşı yok, oda nerede? Peki Feriye sarayı neden müze değil ya da Çırağan sarayı? Neden tarih turları ulaşılabilir fiyatlarda tüm halka sunulmuyor?
yaaa.... prag da birçook savaşlar olmuş ve adamlar şehirlerini kkorumak için hiç savaşmamaışlar hemen teslim olmuşlar. Hitler bile şehre girdiğinde kıyamamış ve bombalamamış. Neyse savaş sırasında tüm önemli yapların vitray camlarını çıkartmışlar sararak korumuşlar ki başlarına birşeyy gelmesin diye... anlayış kültürle birlikte gelişiyor. Kültürümüz anlatılmadığı aktarılmadığı sürece anlayışda olmuyor...kısacası keşke bu yazılarımızı vurdumduyymazlar okuusa...!!!
YanıtlaSil