Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Kitabın tam adı 100 Soruda Ekonomi Elkitabı Türkiye Ekonomisinden Örneklerle. İlk yayınlanış tarihi 1986. Benim okuduğum baskısı Eylül 2007 tarihli İmge Kitabevi'nden çıkmış olanı.
Ülkemizde ekonomi alanında eğitim veren bir çok üniversite bulunmakta. Bunların kimilerinde sadece matematiksel denklemlerin çözümünün anlatıldığını, optimizasyon problemlerinin ekonomi eğitiminin merkezine yerleştirildiğini görüyoruz. Elbette sosyal bir bilim olan (hatta bilim olup olmadığı tartışmalı) ekonomiyi, sosyal boyutundan kopartmak için yapılan bilinçli bir uygulama bu. Amacınız ülkelerdeki gelir dağılımının adaletsizliğini, ülkelerin gelişmişlik düzeylerinin farklılığını sorgulamayan bir ekonomist yetiştirmekse eğer matematiği ekonominin merkezine yerleştirirsiniz. Oysa ekonomi insanla ilgilidir. İnsanın daha iyi koşullarda yaşaması için gerekli üretimin planlanmasını, ulusal ve uluslararası iş bölümününün gerçekleştirilmesi gibi konuları da inceler. Tek iktisadi doğruyu klasik iktisat gibi göstermek bilimsel yaklaşıma uymaz.
Sadun Hoca zor olanı başarmış kitabında. Ekonomi gibi kendine has bir jargona sahip konuyu, herkesin anlayacağı dille açıklamış. 100 soru sormuş ve 100 yanıt vermiş. Kitap 9 bölüme ayrılmış. Soruların yanıtlarında çoğunlukla Türkiye ekonomisine ait veriler kullanılarak örneklemeler yapılmış. Günümüzde de tartışmalı olan kimi konulara Sadun Hoca soldan bakarak ikna edici yanıtlar vermiş. Örneğin bugünlerde sıklıkla söylenen doğrudan yabancı sermaye yatırımları konusu 1986'da yazılan bu kitabın 97. sorusunda karşımıza çıkıyor. Soru: Kalkınmayı hızlandırmak için yabancı özel sermaye yatırımlarından ve dış borçlanmalardan yararlanmak doğru olur mu şeklinde. Yanıtı bir hayli ilginç, pek çokları için ezber bozucu nitelikte. Gene piyasa biçimleri bölümündeki 66. soru kamuoyu tarafından fazlaca bilinmeyen bir kavramı, mal farklılaştırmasını, açıklıyor.
Kitap, ekonominin jargonu arasında konunun özünü anlamaya uğraşan herkes için eşsiz bir kaynak. Özellikle ülke yönetimine şu ya da bu biçimde aday olan/olmayı düşünenlerin iktisatın temel konularını bilmelerinin elzem olduğunu düşünüyorum. Deyim yerindeyse hap haline getirilmiş rafine bilgi için başucu kitabı Sadun Hoca'nın çalışması. Bu üretken sosyalistin yokluğunu ilerleyen dönemlerde daha derinden hissedeceğiz sanırım.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.