Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Yandaki fotografı 2005 yılında Frankfurt'ta çekmiştim. 14 Şubat sevgililer gününde çekildiği düşünülse bile aslında fotograf makinesinin tarihi hatalı olduğu için 13 Şubat 2005 tarihli. Avrupa kentlerinin en dikkat çekici farklılığı belki de eski binaların bakımlı ve korunmuş olması. Frankfurt, yüksek gökdelenleri ve devasa yapıları ile her ne kadar klasik Avrupa kenti özelliklerini taşımasa bile, tarihi binalara sıklıkla rastlanıyor. İkinci Dünya savaşında kentin büyük ölçüde yerle bir olduğunu hatırlayınca tarihi binaların günümüzdeki hali daha etkileyici bir hal alıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.