Yağmur damlaları arabanın silecekleriyle yarış halindeydi. Az önce temizlenen yerler, gökten düşenlerle yeniden ıslanıyor ve görüşü bozmaya devam ediyordu. Binalar ve şehir uzaklaşırken, ne yapıyorum gerçekten diye düşündü. İç sesini sözle tekrarladığını fark ettiğinde, arabada yalnız olduğuna şükretti. İş çıkışı, akşam trafiğinde kendi kendine konuşmak pek garip karşılanmazdı gerçi. Bu aralar akıl sağlığını korumak herkes için zordu. Zor zamanlardan geçiyoruz, dedi kendi kendine. Hangi zamanımız kolay oldu ki diye ekledi. Kendine hak verdiğini fark edip güldü. Hava kararmaya başlayacak birazdan, daha çevre yoluna bile gelemedim. Bu gidişle bugün rekor kıracağım. Neyse ki evde bekleyenim yok. Bekleyeni olmadığına sevinmesi garibine gitti. Çocukluğu ve gençliği boyunca kendisini hep kalabalık bir ailenin babası olarak hayal ettiğini hatırladı. Karısı, kızları ve oğulları ile güle eğlene yaşayıp gideceği kocaman bir ev görürdü ne zaman geleceği düşünse. Oysa hiç evlenmed...
Yandaki fotografı 2005 yılında Frankfurt'ta çekmiştim. 14 Şubat sevgililer gününde çekildiği düşünülse bile aslında fotograf makinesinin tarihi hatalı olduğu için 13 Şubat 2005 tarihli. Avrupa kentlerinin en dikkat çekici farklılığı belki de eski binaların bakımlı ve korunmuş olması. Frankfurt, yüksek gökdelenleri ve devasa yapıları ile her ne kadar klasik Avrupa kenti özelliklerini taşımasa bile, tarihi binalara sıklıkla rastlanıyor. İkinci Dünya savaşında kentin büyük ölçüde yerle bir olduğunu hatırlayınca tarihi binaların günümüzdeki hali daha etkileyici bir hal alıyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.