Ana içeriğe atla

kartlı telefon

Bir daha arasam, acaba gelmiş midir eve? Gene annesi çıkarsa ne diyeceğim? Konuşmadan kapatsam ayıp, onu sorsam, evladım daha bir saat önce de aramadın mı dese ne cevap vereceğim?  Kartta kaç kontür kaldı onu da bilmiyorum. Kartı takınca gösterirdi eskiden, bozulmuş bu galiba, arama başlamadan göremiyorum kaç kontürün kaldığını.  Öylece kalakaldım pastanede. Birden hışımla kalkıp gitti. Oysa daha yeni oturmuştuk. Çaylarımızı söyleyip pasta sipariş etmiştik. Çayın gelmesini bile beklemedi.  Bu soğukta eve dönmüştür diye düşünüyorum ama kim bilir belki siniri yatışsın diye dolaşıyordur. Ne kadar da aptalım. Öyle pat diye sorunca afalladım. Lafı ağzımda geveledim. Sonra o da kalkıp gitti.  Neyse, bir saatten fazla geçti. Bir daha çevireyim numarayı. Belki dönmüştür.  

ipTV - 5 Türkiye'deki Durum

Yazının başlığının iddialı olduğun kabul etmekle birlikte kötü sayılamayacak bir araştırma sonucu oluşturduğumu baştan belirteyim. Elbette atladığım bilgiler vardın. Ancak, tüm yazılanlar referanslıdır. Bağlantı gördüğünüz yerlerde (altı çizgili yerler) tıklarsanız ilgili sayfalara ulaşabilirsiniz...
TÜRKİYE'DE ipTV
Televizyon karşısında geçirilen saat olarak bakıldığında oldukça ön sıralarda yer alan (günlük ortalama 5 saat) ülkemizde, ipTV birçok girişimcinin iştahını kabartmaktadır. Geniş bant ağ abonesi her ne kadar 3 milyonu geçmiş olsa bile, Türkiye’de 20 milyon civarında hane olduğu göz önüne alındığında, sektörün daha gelişme çağında olduğu söylenebilir. Televizyonun öğretici, kamuoyunu bilgilendirici özelliklerinin ne kadar kullanıldığı, ciddi olarak tartışmalıdır. Geniş kitlelere ulaşmakta en kolay yol olan televizyon yayıncılığı ve reklamcılık için yeni fırsatlar yaratacak olan ipTV, yakında hayatımıza girecek gibi görünüyor.

2007 yılı sonunda İstanbul’da düzenlenen CeBIT’in düzenlediği 11. Uluslararası Uydu İletişimi, Kablo, Yayıncılık ve TV Sektörü Fuar ve Konferansı’nın 3. günü düzenlenen 5. oturum “YAYIN TEKNOLOJİLERİ 3 IPTV/MOBIL TV” başlığını taşımaktaydı. Sektörde oldukça önemli bir yere sahip bulunan fuar ve konferansın bir oturumunun ipTV’ye ayrılması, konunun önemini vurgulaması bakımından kayda değer. İlgili oturumda sunuş yapan Türk Telekomünikasyon A.Ş. IPTV Program Yöneticisi Dr. Cebrail Taşkın
Türk Telekom’un konuyla ne kadar yakından ilgilendiğini ortaya koydu. 2007 yılı yazında Telekomünikasyon Arenası’nda konuşan Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkanı Paul Doany, internet üzerinden televizyon hizmeti olarak bilinen IPTV’yi 2008 yılının ikinci çeyreğinde başlatacaklarını açıkladı. İnternet üzerinden müzik indirmeye olanak veren portalı hizmete sokan TTNet, video için benzer bir çalışmada Doğuş Grubu’yla içerik toplayıcı olarak çalışacağını duyurdu.

Doğuş Grubu'nun, Türk Telekom ile işbirliği dışında Sipru
adını verdiği bir proje ile internet üzerinden televizyon seyrettirmeye yönelik çalışmalara öncelik vermiş olduğu görülüyor. Sipru, JoostTV gibi peer-to-peer olarak adlandırılan altyapı üzerine kurulmuş. Yazıda daha önce de bahsedildiği gibi gerçek ipTV uygulamasını hayata geçirebilmek için ağın çoklu gönderim desteği oldukça önemli. Ancak, gene daha önce belirtildiği üzere, çoklu gönderim teknik olarak kolay uygulanamıyor. Mevcut şartlarda (tekli gönderim ağında:unicast network) ipTV benzeri deneyimler için kullanıcının aynı zamanda sunucu olarak da hizmet verdiği modeller deneniyor. Dosya paylaşımı sitelerinden, Kazaa benzeri, aşina olduğumuz yöntemin (peer-to-peer network:P2P) yayın göndermek amaçlı kullanımı sırasında gecikmelerin tolere edilememesi, P2P ağın yeterli sayıda kullanıcısı olmaması gibi çeşitli sorunları var. Artan bant genişliği ve kullanıcı sayısı ile gelişen sıkıştırma teknikleri bu Sipru ve benzeri girişimleri ilginç kılıyor.

Sektörün bir diğer önemli oyuncusu Doğan Grubu’nun şirketlerinden SMILE ADSL’in birinci yaşını kutlamak için düzenlenen basın toplantısında Doğan Telekom Genel Müdürü Fazıl Esen, şirketin hedefleri arasında geniş bant ağ iletişiminin yaygınlaşması ile birlikte ipTV hizmeti vermek olduğunu belirtmiş
. Doğan Grubu, 100.000’in üzerinde aboneye sahip olduğu belirtilen SMILE ADSL ile tematik kanalları, uydu platform işletmeciliği, prodüksiyon şirketi sahipliği gibi avantajları düşünüldüğünde ipTV sektörünün oldukça önemli bir oyuncusu olacaktır. Ayrıca Doğan Grubu’nun DTV Holding Yeni Nesil Hizmetler Direktörü (M.Serdar Kuzuloğlu'nun atandığı) unvanıyla bir kadro oluşturması, yeni nesil teknolojilere verdiği önemin en somut göstergesidir.

Hem medya alanında hem teknoloji dünyasında hem de ağ erişimi sektöründe yatırımları bulunan Çukurova Grubu 2007 yılında Superonline şirketi aracılığıyla ipTV hizmeti vereceğini açıkladı.
Yalnız açıklama ile kalmayan Grup, ADSL2+/VDSL hizmetinin olduğu merkezlerde ipTV hizmeti vermeye başladığını duyurdu. Turkcell ile hem teknoloji hem de mobil iletişim alanında faaliyet gösteren grup Superonline ile başladığını duyurduğu ipTV hizmetinde aynı içeriği farklı platformlardan sunma olanağına kavuşmuş oluyor.

ipTV hizmetinin olmazsa olmazı olarak belirttiğim set üstü kutusu (STB) konusunda yerli üretimler başladı bile. AirTies adlı ADSL modem üreticisi şirket Rusya’da kullanılması için ipTV STB’lerinin üretildiğini duyurdu.
Bu alanda yerli üretimlerin olması sevindiricidir. Sektördeki gelişmelerin doğru zamanda görülüp konu ile ilgili araştırmaların zamanında yapılmasıyla ne kadar başarılı sonuçlar alınabildiğinin canlı örneğidir AirTies.

Yazının başlarında belirttiğim gibi ipTV hizmetinde içerik hayati yer tutmaktadır. Hizmeti verebilmek için altyapı ve taşıyıcı şirket şart olsa bile, hizmetin devamlılığı açısından doyurucu içeriğin izleyiciye ulaştırılıyor olması çok daha önemlidir. Bu açıdan düşünüldüğünde yapım ve yayın sektörlerinde yatırımları olan büyük grupların kendi ipTV platformlarını oluşturmaları sürpriz olmayacaktır. Elbette Türkiye’nin en büyük iletişim altyapısına sahip Türk Telekom’un bu alanda önemli bir oyuncu olacağını görmezden gelmemek gerekiyor. Ancak hemen eklemek gerekiyor ki ipTV hizmetini mutlaka kablo üzerinden vermek gibi bir zorunluluk bulunmuyor. Uydu işletmecisi olan Eutelsat 2005 yılında yaptığı açıklamada ipTV hizmeti vereceğini duyurmuş.

Yorumlar

  1. Eutelsat IPTV servisini uydu üzerinden mi verecek? Bu bana pek anlamlı gelmiyor? IPTV'nin en önemli iki özelliği olan interaktivite ve kişiselleştirilebilme uydu yayıncılığında bir anlam ifade ediyor mu?

    YanıtlaSil
  2. 2008 sonunda İstanbul'da yapılan CEBIT Yayıncılık fuar-konferansında Eutelsat'tan Ali Korur'un tam da bu konuyla ilgili sunumu vardı. Uydu yayıncılığında geri dönüş kanalının olamayacağını düşünürdük hep. Öyle ya, evlerimizde uydu alıcıları vardır. Ancak yakında başlatılacak yeni hizmet ile uydu alıcı/verici olacak evlerde. Bu sayede uydu üzerinden çift yönlü haberleşme olanaklı hale geliyor. Eutelsat'ın bu hizmeti Tooway markası ile pazarlanıyor. Ayrıntılara http://www.tooway.net/ adresinden bakabilirsiniz...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Civitas - Suadiye / İstanbul

Sadeceözgür, 2004 doğumlu bir blog. Başlangıç senelerinde, "mekân" etiketli bir çok yazı yayınladım. O tarihlerde Google Haritalar hizmeti yoktu hayatımızda. Artık, ben de bir çok kişi gibi, Google Haritalar'a yazdığım yorumlar ile gittiğim mekânları değerlendiriyorum. Bu yüzden "mekân" etiketli son yazım 2019 tarihli ve o yazı film yıkatıp negatiften baskı alabileceğiniz mekânlarla ilgili .  Bu giriş paragrafının ardından gelelim bu yazıyı neden hazırladığıma. Malûmunuz, İstanbul sokakları ve kafelerini keşfetmeye devam ediyorum. Bu keşifleri, zaman zaman blogda da paylaşmaya karar verdim. Civitas , bu serinin ilk yazısına konu oldu.  İstanbul'un Anadolu Yakası'nda, Marmara kıyılarına yakın, güzide semtlerinden Suadiye'deki bir kafe Civitas . Mekâna ilk ziyaretimde sadece kahve içmiş, vitrindeki tatlıların görüntülerine hayran kalıp, bir daha gelmeliyim diyerek, ayrılmıştım. İstanbul gibi devasa bir şehirde yaşayınca, bir daha, bir sene sonraya den...

bir kez daha, nedir bu sayısal karasal televizyon?

Blog sayfamda DTT etiketiyle yayınlanmış 100'e yakın içerik bulunsa da, geçenlerde buluştuğumuz lise arkadaşlarımın sorusu üzerine, bir kez daha yazmaya karar verdim. Bilenler, okumadan geçebilir. Bilmeyenler ve sektörün uzağındaki kişiler düşünülerek hazırlanmış bir yazıdır.  Soru - yanıt şeklinde kurgulanmış yazılarımın daha çok okunduğu gözlemi üzerine, buyurun sık sorulan sorularla Sayısal Karasal Televizyon: Şimdi tam olarak neden bahsediyoruz? Çanak ile izlediğimiz televizyon mu?

renk ahenk

Birbirinden ince bir çizgiyle ayrılmış, farklı boyut ve renklerdeki çokgenlerden oluşan fotoğraf bana hayatı hatırlattı. Bu kareyi çekip bir blog yazısının öznesi yapma fikri oluştuğundan beri yazı kafamda şekilleniyor. Yazıp yazıp siliyorum. Bir saat önce harika diye düşündüğüm içeriğin, bir saat sonra saçmalık olduğuna karar veriyorum.  En doğrusu, yazıyı kafamın içinden çıkartıp bloga aktarmak. Yoksa yazıp silme döngüsü bitmeyecek.   Çokgenleri her gün karşılaştığımız olaylar dizisine benzetiyorum. Her birisi kendi içinde farklı renklere boyanmış, kimi canlı ve coşkulu; kimi daha soluk ve karanlık. Birbirinden ince çizgiyle ayrılmış da olsalar bütünü oluşturan parçalardan ibaretler aslında. Anlamları, diğer parçalarla birlikteyken ortaya çıkıyor. Bir metro durağında gördüğüm bu sanat eseri bende böylesi çağrışımlar yaptı. Videolarla çevrili dünyamızda, umarım yazılarım gününüzü güzelleştiriyordur. Videoya inat, yazmaya devam edeceğim. Okuyanların çoğalması dileğiyle......

Sokakbaşı Meyhane, nam-ı diğer Hüseyin'in Meyhanesi

Uzunca bir süredir izlediğim tek televizyon yayını Behzat Ç.'nin Hüseyin'in Meyhanesi mekanı olarak kullandığı Sokakbaşı Meyhanesi'ne sonununda gittim. Hatta yanda gördüğünüz üzere Behzat'ın masasında fotografım da var. Mekan, aslında Behzat Ç. öncesinde de bölgede bilinen sevilen yerlerdendi. Esat dörtyolda, köşebaşında yer alan burayı Behzat Ç.'de mekan olarak kullanmak, muhtemelen Erdal Beşikçioğlu'nun zamanında Sokakbaşı'nın çaprazında bir yer işletmesinden kaynaklanıyordur.  Sokakbaşı'na diziden aşinayız. Havalar iyi olduğunda açık havada büyükçe bir yerleri var. İçerisi de küçük sayılmaz. Mezeler lezzetli, fiyatlar pek ucuz sayılmaz. Dizinin etkisi fiyatlara yansımış görünüyor. Behzat'ın masası rezervasyonlu oluyormuş genelde. Yurt içi ve hatta dışından rezervasyon yapılıyormuş. Mekanın garsonları, kim bölümlerde rol almış. Duvarlarda gazete küpürleri ve diziden görüntülerin yer aldığı fotograflar var.  Yakında final yapacak olan Behzat ...

çitin üzerinde

Bu güneşli güzel günde tepelerde ne işin var dediğinizi duyar gibi oldum. Herkesin güvenli bir evi yok ne yazık ki. Ben de isterdim cam kenarına kurulup sokağı seyrederken kemiklerimi ısıtmayı. Gelin görün ki benim kaderime sokaklarda hayat mücadelesi düştü. Bu çitin üzerini ilk gösteren Sarman mıydı yoksa Tekir mi net hatırlayamıyorum. Epey zaman geçti üzerinden. Köpekler ya da trafik çoğaldığında, sakince dinlenebileceğimiz bir yer aradığımızda çıkıyoruz buraya. Doğru, çok konforlu değil. Böyle tam alttan çekildiğinde fotoğraf, pek hoş olmuyor ortaya çıkan görüntü, gövdemin büyük bölümü boşlukta kalmış gibi. Gene de şikayetçi değilim çitten.  Sokaklarda yaşamanın zorlukları çok. Ne zaman yemek bulabileceğimiz belli olmuyor. Arabalar, kimi insanlar ve köpekler bize rahat vermiyor. Yağmur ve soğuk havaları da sevmiyoruz.  Fotoğrafı çeken amcaya anlattım tüm bunları. Ne kadarını anladı, ne kadarını size aktardı bilemeyeceğim.  Köpeklerin bizle ne dertleri olduğunu bilemedi...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Dünyaya Yeni Gelen Okurlar İçin / Barış Bıçakçı

Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum.  Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte.  Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor.  Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...

sahilde

Dalgaların sesini dinlemeyi seviyorum. Huzur veriyor. Kimi arkadaşlarım denize girip, suların içinde oynuyor. Bense denizi seyretmeyi, dalgaları dinlemeyi tercih ediyorum. Havalar soğumaya başladı. Kalabalık azaldı. Çocuk parkında yaramazların cıvıltıları yok artık. Salıncağın gölgesinde pinekleyen bir kaç arkadaş var parkta canlı namına.  Sabah, daha güneş doğmadan gelip oltasını sandalyeye sabitleyen adam da olmasa, sahile de gelen yok.  Kasabanın bu halini seviyorum. Tüm kasabanın tek sahibi bizmişiz gibi geliyor. Yemek bulduğumuz sürece değmeyin keyfimize.  Adam bugün balık tutabilecek mi acaba?

yürüyen merdiven

Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu.  Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı.  Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu.  Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı.  Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim.  Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...