Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Bu haftasonu Ankara'da Manifesto'nun 160. yılında Marksizmin Güncelliği başlıklı bir sempozyum vardı. İki günde toplam 6 oturumda sunumlar gerçekleştirildi. Eski Derya sinemasının olduğu binada (İnşaat Mühendisleri Odası) tamamen dolu salonda gerçekleşen etkinliği internet üzerinden http://www.sendika.org sayfasından da takip etmek olanaklıydı.
Gidemeyen, izleyemeler üzülmesin. Sunumları http://manifesto.sempozyum.tv/ adresinden bir süre daha izleyebilirsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.