Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
İnsan okuyacağı kitapları nasıl seçer? Ya çevresinden duydukları etkiler onu ya çeşitli yerlerde (kitap ekleri, gazete-dergi) okuduğu tanıtım yazıları çok az bir kısmı da tesadüfen. Cemil Meriç'i keşfim bir arkadaş toplantısı sayesinde oldu. Lisemizin mezunlarının buluşmasında Cemil Meriç'in adı geçti. Konuşmaya katılan herkesin ortak görüşü Meriç'i okumayan bir Türk Solu olmamalı şeklinde oluşunca kendini solda tanımlayan biri için bu eksikliği, geç bile olsa, gidermek kaçınılmaz olmuştu.
Meriç'in adını öğrendikten sonra iki kitabını satın aldım ve ilkini Sosyoloji Notları ve Konferanslar adlı olanını okumaya başladım. Kitaptan bahsetmeden önce Meriç'in hayat öyküsünü kısaca hatırlatmakta yarar var. Ayrıntılı hayat öyküsünü buradan ve buradan okuyabilirsiniz. 1916 yılında Hatay'da doğmuş. Antakya Sultanisi'nde okumuş. Tercüme bürosunda çalışmış, ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü yapmış. 1940 yılında İstanbul Üniversitesi'nde (İÜ) Fransız Dili ve Edebiyatı öğrenimi görmüş. 1955 yılında gözlerindeki miyopinin artması sonucu görmez olmuş. 1946-1963 yılları arasında İÜ'de okutman olarak çalışmış. 1963-1974 arasında İÜ Sosyoloji Bölümü'nde ders vermiş. 1987 yılında vefat etmiş. Çalışkan, çok okuyan ve üretken bir düşünürmüş Meriç. 11.000 ciltlik kütüphanesindeki eserlerin bir bölümünü, görme yetisini kaybettikten sonra, eşi, öğrencileri ve dostlarının gözleri ile okumuş.
Okumakta olduğum kitabın ilk bölümü, Meriç'in 1965-1969 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde verdiği derslerin notlarından oluşturulmuş. Önsözden okuduğuma göre aslında bölümde hiçbir zaman resmen hoca olmamış. Önsözden bri alıntı yapayım:
O dönemin Bölüm Başkanı Prof. Nurettin Şazi Kösemihal bir dost meclisinde Cemil Meriç'i dinledikten sonra, onu kendi bölümünde Fransızca ders vermeye davet etti. 1962-63'de başlayan bu sosyoloji öğrencileri için Fransızca dersinde Cemil Meriç, Cuvillier'nin Manuel de Sociologie'sini (Sosyolojinin El Kitabı) okutuyordu. Derken konular soruları, sorular konuları doğurmaya başladı. Önce hissedilmez bir şekilde, sonraları ise tamamiyle Cuvillier'nin kitabı gerilerde kaldı. Biz derslere, Sosyoloji Bölümü öğrencisi olduğumuz 1965 yılından itibaren devamlı bir şekilde katılmaya başladık. Bu yüzden notlarımızın ilki 9 Aralık 1965 tarihini taşımaktadır. Ders tarihleri arasındaki kopukluklar, Nurettin Şazi Kösemihal'in yurtdışında bulunduğu, yani derslerin sorumluluğunu üstlenen kimse olmadığı dönemlere aittir.
Prof.Dr. Ümit Meriç Yazan (İ.Ü.E.F. Sosyoloji Bölümü Başkanı) tarafından (Meriç'in kızı) kaleme alınan önsöz, kitabı hemen okumaya başlama hevesi veriyor. Kitabın ikinci bölümü ise konferanslardan oluşturulmuş. Ek bölümünde ise yakın çevresi ile yaptığı sohbetlere yer verilmiş. Kitabı bitirdiğimde düşüncelerimi yazacağım. Ancak, o zamana kadar bekleyemedim Meriç'i, benim gibi cahillere, tanıtmak için. Bu arada kitabı okurken Meriç'in bir çok düşünceyi özetleyen sözlerine rastladım. Özgür internet ansiklopedisi Wikipedia'nın sözler bölümünde Meriç'e ayrılan bir bölüm var. Bakmanızı öneririm...
Cemil Meriç'in bütün eserleri serisinin ilki "Jurnal"dir. "...kendini tanımaya ve tanımlamaya, gözlemlemeye, yargılamaya çalışan sıra dışı bir gönlün duygu ve düşüncelerini, heyecanlarını buluruz satır satır..." der içinde. Okudukça içine girilen, dönüp dönüp bir daha bakacağınız bir kitaptır. Devam etmek isterseniz, bunu mutlaka okuyunuz.
YanıtlaSil