Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Yaşadığımız günlere ilişkin yazacak çok şey var. Ancak içimden hiç yazmak gelmiyor. Gündemdeki konuların bende uyandırdığı tek his çaresizlik.
Neyseki, bahar geliyor. Günler uzamaya başladı. Giderek daha fazla uzayacak. Artık hava eskisi kadar erken kararmıyor. 21 Hazirana kadar uzayacak. Sonra yeniden kısalmaya başlayacak. Hayat döngülerden ibaret. Gece-gündüz, yaz-kış ve en büyük döngü: yaşam-ölüm. Hiç bir şey kalıcı değil. Bugünler de kalıcı değil. Tek tesellim bu.
Motorları maviliklere süreceğimiz güzel günler umuduyla...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.