Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Yakın zamanda arka arkaya Ahmet Ümit kitapları okudum. Aşk Köpekliktir adlı polisiye olmayan öykü kitabını beğenerek okumuştum. Son zamanlarda okuduğum kitapları ise Şeytan Ayrıntıda Gizlidir (öykü), Kavim (roman) ve Beyoğlu Rapsodisi (roman). Her birini kısa sürede okudum. Sürükleyici kitaplar. Beyoğlu Rapsodisi'nde, İstiklal caddesindeki tarihi mekanlara ilişkin bilgiler etkileyici. Kavim'de Süryanilerle ilgili bilgiler var. Polisiye sevenlere öneririm.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.