Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Çetin Altan'ın ilk olarak 1964'te sahnelenen oyununu 2007 yılında, neredeyse aynı güncelliği ile, izledik. Farklı olana tahammülsüzlük olarak özetlenebilecek konusu, ne yazık ki zamandan ve mekandan bağımsız. Tek perdelik oyun yaklaşık 80 dakika sürüyor. Sahnenin kullanımı, kostümler ve müzik başarılı. Oyunculuklar, belki öyle olması gerektiği için, abartılı. Bu sezon izlediğim oyunlar içinde iyilerden biri 7. Köpek. Bir tiyatro sezonunu daha kapattık böylece. İyi oyunların olacağı yeni sezonlar dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.