Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
TRT, iki hafta üst üste 1990 ve 1992 yılı yapımı olan Tatar Ramazan ve Tatar Ramazan Sürgünde filmlerini yayınladı. Kadir İnanır'ın görülmeye değer oyunculuğu, eşlik eden karakter oyuncularının başarısı, Ahmet Kaya'nın filmle bütünleşen müzikleri ve unutulmaz replikleriyle Türk sinema tarihinin unutulmazları arasındaki filmleri, kesintilere ve sessizliklere karşın keyifle izledim. Aslında filmin geçtiği yeri hapishane değil dışarısı olarak düşünüce günümüzde yaşananların filmde özetlendiği düşünülebilir.
Beni etkileyen repliklerden bir ikisini aşağıya alıntıladım:
İnsan bunca zulüm, bunca haksızlık görür de rahat yatabilir mi? O zaman bende ortaya fırlarım ve adama dur derim. Bu dünyanın hesabı ahrete kalmamalı.
Merhaba yarenler, merhaba felaket arkadaşlarım!
Benim adım Tatar Ramazan, ben bu oyunu bozarım!
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.