Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2006 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ışık ve gölge

Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı  çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor. 

Genişleyen yollar 50 km hız sınırı

Ankara'lılar bilirler. Şehrin içerisinden geçen ve başka şehirlerin adıyla anılan yollar vardır. Konya yolu Konya'ya doğru gider, Eskişehir yolu Eskişehir'e doğru. Aynı şekilde İstanbul ve Samsun yolları da ilgili kentlere doğru ilerler. Çevre yolu yapılmadan önce şehirlerarası otobüsler bu yolları kullanarak Ankara'dan çıkarlardı. Artık, batıya gidenler dışında hepsi, otobüs terminalinden ara yollar kullanarak çevre yoluna ulaşıyorlar. Kent ismiyle anılan yollar hem kenti diğer kentlere bağlayan transit yollar olduklarından hem de Ankara'nın etrafındaki mahallelere ulaşımı sağladıklarından gidiş geliş olarak ayrılmış geniş yollardı. Artık çok daha genişler. Belediyenin yol genişletme ve köprülü kavşak çalışmaları sonrasında hiçbir ışığa rastlamadan kilometrelerce yol gidebiliyorsunuz. Gittiğiniz yol otoyol özelliklerinde değil. Yani hayvan ve yaya trafiğine yasaklanmış, çevresinde hayvan ve yayaların girmesini engelleyecek önlemler alınmış yollar değil. Zaten şehir...

Ossasuna-Trabzonspor maçı öncesi

Perşembe günü Ossasuna ile 2-2'nin rövanşı oynanacak. İlk maçta alınan 2-2 sonucunu düşününce işimizin kolay olmadığı ortada. Ancak ikinci maçta Valdo'yu durdurup ilk yarın saat içinde gol bulabilirsek rahatlarız. Özellikle Gökdeniz'e çok iş düşecek. Yattara'nın ne zaman sahalara dönebileceği belirsiz. Takımımızın sayfasındaki bilgilere göre kasığındaki rahatsızlıkla ilgili Belçiya'daki eski doktoruna gitmiş. Umarım kısa sürede sahalara geri döner. Ersen Martin'in son haftalarda formda olması çok önemli. Ancak, Ersen Martin Ossasuna ile yapılan ilk maçta hava toplarına çıkarken ellerini fazla kullanınca her pozisyonda faule sebep oldu. Ossasuna'ya gol atacağımızı düşünüyorum. Korkum Valdo gibi oyuncuları durdurma konusundaki sıkıntılarımız. Galatasaray maçında kalecimiz Jefferson çok başarılı kurtarışlar yaptı. İlk maçta yediği golleri düşününce, özellikle ilk gol, ikinci maçta Galatasaray maçındaki oyununu oynamasını umuyorum... UEFA'da gruplara kalmak ...

Televizyon ile ilgili sayılar

Televizyon, hiç kuşku yok ki, çoğumuzun günlük yaşantısının parçası oldu. Eve geldiğimizde ilk işlerimizden birisi onu açmak. Kimi evlerde yatana kadar kapatılmaz. İzlemek ya da izlememek önemli değildir. Televizyondan gelen ses yeterlidir. Televizyon izliyorum demek yerine televizyona bakıyorum un tercih edilmesi de bu sebepledir. Aslında izlenen bir şey yoktur çünkü. Ona doğru bakarken akıldan kimbilir neler geçmektedir. Hayatın merkezine yerleşmiş televizyon ile ilgili kimi sayıların yer aldığı bir kitap aldım çalıştığım kurumun kütüphanesinden. Adı TVinternational Sourcebook 2004 . Kitapta 2003 yılına kadar yapılmış çeşitli istatistikler var. İlginç gelenleri sizlerle paylaşmak istedim. Sayısal TV'ye sahip olanların toplam TV sahipleri içerisindeki payına baktığımızda; Asya-Pasifik...................%2 Avrupa.........................%14 Latin Amerika.................%4 Kuzey Amerika...............%42 sayısal TV olarak sayısal uydu (DVB-S), sayısal kablo (DVB-C) ve sayısal ka...

Duygudan da öte, filmYorum

Ken Loach 'ı Ülke ve Özgürlük isimli filmi ile tanımıştım. İspanya iç savaşını anlatan filminde cumhuriyetçilerin yanında savaşmak için gelen yabancıların yaşadıklarını gerçekçi bir anlatım ile ortaya koymuştu. Duygudan da öte filminde ise Glasgow'da yaşayan İrlanda'lı öğretmen (Eva Birthistle) ile Pakistan kökenli genç DJ (Atta Yaqub) arasındaki aşka kamerasını çevirmiş. Bunu yaparken 11 Eylül sonrası tüm müslümanları terörist gören kolaycı yaklaşımı gözler önüne serip yargılıyor. Tutucu, kabuğundan çıkmaya yanaşmayan Pakistan kökenlilerin neden böyle davrandıklarına ilişkin saptamalara da yer verilmiş katoliklerin bağnazlığına da. Aslında temelde insanın özgürlüğünün önündeki her türlü engele, doğmaya karşı çıkıyor yönetmen. Kendi aralarında Pakistan dilinde konuşan dünürlerin gelin/damat adaylarına Pakistan dilinde sordukları soruların yanıtlarını İngilizce almaları, tüm eğitimlerine karşın aile geleneklerinden sıyrılamayan, belki de böyle bir isteklerinin olmasını bil...

Nokia N92

Nokia cep telefonlarıyla ülkemizde mobil telefonları ile tanınan bir firma. Firmanın bir çok farklı model telefonu var. N serisi yeni çıkanlardan. Bugünlerde N 93 adlı MPEG4 formatında görüntü kaydedebilen kameralı modelinin reklamlaarı yayınlanıyor ülkemizde. Fiyatı yüksektir sanırım. Benim bahsedeceğim model ise N 92 . Ülkemizde satılıp satılmadığını tam anlayamasam bile sorduğum bayilerde bulunmuyor şimdilik. Telefonun yazıya konu olma sebebi, üzerindeki DVB-H alıcısı. DVB, Digital Video Broadcasting kelimelerinin baş harfleri. H ise, Handheld kelimesi için kullanılıyor. Yani el tipi cihazlar için sayısal video yayıncılığı anlamına geliyor DVB-H. Ülkemizde yaygın kullanıcısı olacağına inandığım mobil televizyon servislerinden birisi olan DVB-H ile ilgili çeşitli örnek gösterimler vardı Cebit'te. Ancak, henüz böyle bir servis bulunmadığı için örnek uygulamaların hepsi telefonun sabit diski üzerinden yapılıyordu. Mobil ortamda isteğe bağlı olabileceği gibi (web sayfasından indiril...

Tarihimizle Yüzleşmek, Emre Kongar

Emre Kongar 'ı Cumhuriyet gazetesinde yazdığı makaleler ve televizyondaki söyleşileriyle tanıdım. Son dönemlerin en çok satanlar listelerinden inmeyen kitabını okuyalı epey oldu. Ancak kitap ile ilgil düşüncelerimi yeni yazıyorum. Öncelikle fazla okumayan ülkemiz insanına yönelik iyi düşünülmüş bir kitap. Tarih ile ilgili çoğunlukla hatalı bilgilerimiz (ya da ezberlerimizi) sorgulatan bir çalışma. Bu açıdan oldukça yararlı. Fazla derinlemesine inmeden deyim yerindeyse hap haline getirilmiş bilgi içeriyor. Ülkemizde yaşanmış darbelerle ilgili yazarın yorumlarına katılmam olanaklı olmasa bile kendi düşüncesini açıklamak için kullandığı gerekçeler ikna edici. Belki fazla idealist olmam, belki genç olmam, büyük olasılıkla Kongar kadar bilgili olmamam nedeniyle darbelerin hepsine karşıyım.

200

2004 yılının sonlarına doğru başlamıştım yazmaya. 200. yazıyı iki yıl sonra yazmış oluyorum bu yazı ile. Yıl başına 100 yazı 3 güne bir yazı gibi bir istatistik oluşuyor. Ancak, son dönemde yazı sıklığı arttı. Bundan sonra ise hemen hemen her gün yazmaya çalışacağım. Elbette yazacak bir şeyler buldukça / yaptıkça. Ne diyeyim. Kendi kendime gaz verip, hadi yüreğim ha gayret hele sıkı dur hele sabret başını eğme dik tut bu bir rüyaydı farzet diyeyim...

200'e 1 kala Kitap Okuyorum İstiklal Kitabevi

Ülkemizde kitap okuma alışkanlığı gelişmiş değil ne yazık ki. Kendi arkadaşlarımdan biliyorum. Ders kitaplar dışında kitap okumamışlar vardı aralarında. Herkes boş zamanlarında kitap okuduğunu ileri sürse bile, aslında kitap okumaya özel zaman ayırmak gerekiyor. Televizyon karşısında geçirilen süre günde ortalama 4 saat civarında olduğunu düşününce kitap için vaktim yok diyenlere inanasım gelmiyor. Bir diğer mazeret ise kitap fiyatları. Vakitsizlikten daha inandırıcı olsa bile özellikle sigara içiyorsa bunu söyleyenler 4 paket sigara fiyatına istediği kitabı alabileceği ortada. Kitap ile ilgili bu kısa serzenişten sonra geleyim yazının konusuna. Gazetede okumuştum, İstiklal Kitabevi vitrinine tiyatro sanatçısı Yeliz Demir'i koymuş. Sanatçı her akşam gelip vitrinde kitap okuyormuş. Bir süre sonra tiyatro sanatçısı yerine cansız manken koyacaklarmış. İlgiyi arttırsın diye yapılan bir etkinlik. İlgi artmış mı bilemiyorum ancak benim ilgimi çektiler.

200'e 2 kala Kayseri Fotografları

Dün geldiğim Kayseri'den bu gün ayrılacağım. Bu kısa ziyaret sırasında çektiğim bir kaç kare fotografı ve gözlemlerimi paylaşayım istedim. Öncelikle solda gördüğünüz fotografı şehrin merkezinde çektiğimi belirteyim. Kentin göbeğinde kale ve ayakta kalan surları. Kent merkezinde oldukça büyük meydanlar var. Sürmekte olan düzenleme çalışmaları bittiğinde çok daha güzel olacak eminim ki.

200'e 3 kala Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?, Deniz Kavukçuoğlu

Deniz Kavukçuoğlu'ndan okuduğum ikinci anı kitabı Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı? Yazardan okuduğum ilk anı kitabı, Sen Vatan Haini misin Baba?, anlatılanların tarih sırasına bakınca sonra okunması gerekiyordu aslında. Anı kitaplarında yaşananlar yazıldığı için ve çoğu kişinin hayatı sıradan olduğu için ilgi çekici olmaz. Ancak, kimi hayatlar vardır anlatsam roman olur derler. Kavukçuoğlu'nun hayatı da öyle bir hayat. Bu ilgi çekici, merak uyandıran yaşam serüveni, Kavukçuoğlu'nun akıcı dili ile birleşince ortaya roman tadında bir anı kitabı çıkmış. Kitabı okurken, özel hayata ilişkin ayrıntılara bu kadar fazla yer verilmese de olur gibi geldi bana. Sadece kişisel görüş bu elbette, yazarın tercihi böyle olmuş, aslında yorum yapmak bile yersiz. Roman tadında okuduğum, yer yer elimden bırakamadığım bir anı kitabı. Ellerine sağlık Deniz Kavukçuoğlu...

200'e 4 kala Trabzonspor-Ossasuna maçı

Futbolla fazla ilgili birisi değilim. Yıllardır, sebebini benim de bilmediğim, Trabzonspor taraftarlığım var. Trabzon'lu değilken Trabzonspor'u tutmak çok anlaşılır olmuyor ama türümün tek örneği sayılmam. Geçen gün Ossasuna ile oynadığımız UEFA kupası maçını izledim. Organize atak yapma konusundaki sıkıntımızın sürmekte olduğunu görünce endişelendim. Endişemde haksız olmadığımı ilk golü yediğimizde anladım. Ossasuna'lı topçulardan birisi 5 dakika içinde 2 sarı kart görüp oyundan atılınca ümitlensem bile, Gökdeniz dışında maçı kazanmak istiyor görünen oyuncumuzun olmadığı gerçeği karşısında beraberliğe razı olmuştum. Taa ki ikinci golü yiyinceye kadar. Göstere göstere gol nasıl atılır sorusunun yanıtı verdi Ossasuna'lı topçular. Bir yerde iyi de oldu belki. Gökdeniz'in golü hareket getirdi takıma. İkinci, yani beraberlik golümüz ise enteresandı. Ankaragücü'nden transferimiz Umut, ceza alanı içinde beklerken korner atıldı. Gökdeniz'in ortasına altı pas dışı...

200'e 5 kala Taxi Cafe, Ankara mekanYorum

Kızılay civarında bir çok kafe, fast food var. Bunlar arasında farklılık yaratabilenler ise azınlıkta. Mediha Eldem sokak ile İçel sokak'ın kesiştiği köşedeki Taxi , farklılık yaratabilenlerden. Bunca yıldır çalışıyor olmasının başka açıklaması olamaz zaten. Hatırlıyorum ilk açılacağı zamanları, dekorasyon için epey uğraş verilmişti. O günler işletmecileri için üzülmüştüm. Bunca emek harcadılar ama tutmaz burası diye düşünerek. Yanıldığımı seneler geçtikçe daha iyi anlıyorum. İyiki de yanılmışım. Hem iyi servis, hem kaliteli yiyecek içecekler hem de ucuz fiyatlar. İşte Taxi kafeyi başarılı kılan üçlü. TAXI Ziya Gökalp Cd. İçel Sokak No:2 KIZILAY- ANKARA tel (0312) 430 73 66

İst Kafe, İstanbul mekanYorum

İstiklal caddesinin başlarında (Taksim Meydanı tarafında), Cumhuriyet Kitap Kulübünün altında İst adında bir kafe var. Hep önünden geçerdim ancak oturmuşluğum yoktu. Geçenlerde bir gece vakti oturdum. İyi ki de oturmuşum. Chris Rea çalıyordu. Road to hell şarkısını çok severim. Çift ölçek espressonun üzerine sıcak su konulup hazırlanan Amerikano isimli kahveden içtim. Mutfağı kapandığı için yiyeceklerle ilgili yorum yapamayacağım. Ancak, gelip geçenleri seyredip ya da müziği dinleyip, ikisini birlikte yapmanıza bir engel de yok ayrıca :), keyiflenebileceğiniz bir yer. Gördüğünüz fotografları 2 M piksel çözünürlüğü ve 2X optik yakınlaştırıcısı olan Kodak sayısal fotograf makinesi ile çektim. İst İstiklal, İstanbul İstiklal Caddesi No:10/12 Taksim - İstanbul tel (0212) 251 79 45

Nostalji Kafe, Malatya

Malatya merkezinde, yöresel yemekler yiyebileceğiniz tarihi bir yer arıyorsanız Nostalji tam size göre. Vilayet yanındaki sokaktan içeriye girince Yeşil Sinemanın tam karşısında Bulgurcuzade Mehmet Efendiye ait tarihi konağı restore etmiş torunları Bülent ve Murat Gümüş kardeşler. İçerisi otantik döşenmiş. Ankara'da yaşayanlar için Zengen Paşa Konağı'nı anrıdıyor içerisi. Yemeklerden analı kızlı köfteyi öneririz. Nostalji'nin web sayfası : www.nostaljimalatya.com.tr Nostalji Tarihi Malatya Evi Mücelli Cad. Vilayet Yanı Yeşil Sinema Karşısı MALATYA (0 422) 323 42 09 - (0 422) 323 41 93 nostalji444@hotmail.com

Malatya Şire Pazarı

Malatya'ya ilk gidişimdi. Gittiğim il / ilçelerde meydandaki Atatürk anıtlarının fotografını çekiyorum. İleride belki sergi açarım diye :) Malatya Valiliği'nin önünde İsmet İnönü heykeli vardı. Malatya hem Turgut Özal hem de İsmet İnönü gibi iki çok önemli kişinin memleketi olunca komşusu Elazığ ile kıyaslandığında çok daha gelişmiş bir kent. Bu açıdan Burdur-Isparta arasındaki gelişmişlik farkını hatırlattı sayfanın yazarına. Yazının başlığına dönersek, Malatya demek kayısı demek. Kayısı demek Şire Pazarı demek. Kayısının her türlüsünü (kolonya ve yağ dahil olmak üzere) bulabilirsiniz Şire pazarındaki dükkanlarda. Sadece kayısı değil elbette. Dut ve üzümden yapılmış pestiller (bastık da deniliyor) pekmezler, sucuklar iştah açıcı... Pazarda bir çok dükkan var. Alış veriş için Öztürkler isimlisini seçtik. Seçimimizde gayretli ve cana yakın dükkan sahibinin payı büyük. Pazara girişte sanırım ikinci dükkan. Aşağıda adres ve telefon bilgileri var. Küçük bir hatırlatma pazara gitme...

Yayıncılık

Yayıncılık konusunda son dönemde ilginç tartışmalar yaşanıyor. Yanlış anlaşılan açıklamalar, bilgi eksiklikleri ile birleşince iş içinden çıkılmaz hale geliyor. Bu karışıklığı gidermek elbette meslek odalarına düşüyor. Elektrik Mühendisleri Odası Ankara Şubesi üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirmiş. Haber bültenine ek olarak verdikleri Dosya'yı Yayıncılık konusuna ayırmışlar. Oldukça doyurucu makalelerle, yayıncılık sektöründe yaşanan gelişmeler açıklanmış. Tüm yazarlarına teşekkürler. Üyelerine ücretsiz gönderdikleri dosya ve bülteni internete koyarak tüm halkımız ile paylaşmış. Bilgilenmek isteyenler için: http://www.emo.org.tr/subeler/dergi_goster.php?kodu=335&sube=14 Not: Podcasting başlıklı makale ile sayfamda yayınladığım podcasting başlıklı yazının bire bir aynı olması rastlantısal değildir.

Villa Carla'ya (Datça) devam - 3

Villa Carla ile ilgili yazımı 2006 yılında eklemiştim. 2008 yılında tesisin otel olarak hizmet vermeyeceğini duyurmak beni üzüyor. Doğal güzelliklerin kalıcılığı açısından girdiyi silmiyorum... SadeceÖzgür Villa Carla ile ilgili yazdıklarımın okunduğunu görmek mutlu ediyor. İyi olan yerlerin çok kişi tarafından bilinmesi tehlikeli bir şeydir aslında. Müşteri sayısı arttıkça hizmet kalitesi düşer genellikle. Ancak Villa Carla için böyle bir durum söz konusu değil. Çünkü zaten müşterisi çok :) Biz tatil yaparken kapıdan dönen bir çok kişi ile karşılaştık. Bu güzel mekanda çektiğim fotografların bir kaçını daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Aslında en güzeli gidip yerinde görmek. Fotograflardan daha güzel görüntülerle karşılaşacaksınız eminim... Yandaki fotograf otelden merdiven ile inilebilen ıssız koya ait. Otelin yakınında iki küçük koy var. Bunlardan birisine merdiven diğerine ise patika ile iniliyor. İkisi de ıssız ikisi de çok temiz. Merdiven ile inilen koy, Datça Meteorolojisinin...

Podcasting

- Hava durumunu seyrettin mi? - Hayır kaçırdım. Serviste giderken X televizyonunun podcastini dinlerim. Taşınabilir cihazıma indirdim. Yukarıdakine benzer diyalogları yakın zamanda daha sık duymaya başlayacağız. Marka ile özdeşleşmiş ürün isimlerinin bir örneği podcasting de karşımıza çıkıyor. Apple firmasının büyük ticari başarılarından biri olan iPod isimli taşınabilir mp3 çalar, artık sıradan bir mp3 çalar olmaktan çok öteye geçti. Mp4 formatında görüntü gösterebilen modelleriyle birlikte sadece müzik çalar olmaktan çıktı. Artan bant genişlikleri ve düşen fiyatlarla gittikçe yaygınlaşan ADSL bağlantıları bir yanda GPRS EDGE, UMTS gibi hızlı veri iletimi yöntemleriyle cep telefonları diğer yanda yayıncılara farklı olanaklar sunuyorlar. İletim ortamı çeşitlense bile iletilecek ?şey?, yani içerik, yapmakta olduğunuz yayının izlenmesinde belirliyici olmakta. Hazırlanan içeriğin (radyoda sabah kuşağı da olabilir, televizyonda hava durumu da ya da maçların golleri) farklı ortamlarda far...

suya sabuna dokunmayan yazılar

Blog yazmaya karar verdiğimde temel amacım Türkçe içeriğin kısıtlı olduğu sanal ortamda, bu eksikliği elimden geldiğince gidermek idi. Böyle bir amaçla yola çıkınca günlük politik gelişmeler, ekonominin durumu, günlük siyaset gibi günlük konular bu sayfaların dışında kaldı. Elbette bu tercihin farklı sebepleri vardı ve bu sebepler geçerliliğini koruyor. Bu nedenle yazının başlığında belirtilen suya ve de sabuna dokunmayan yazılara devam edilecek. Sayfanın istatistiklerine baktığımda özellikle uydu sayfalarından verilen bağlantılar ile sayfama ulaşanların artmakta olduğunu görüyorum. Demek ki amaçladığım gerçekleşiyor yavaş yavaş. Bilginin paylaşılmadığı yerde gelişme olamaz. Olsa bile çook yavaş olur. Keşke çeşitli konularda uzmanlıkları olan herkes zaman ayırıp genel okuyucunun anlayabileceği düzeye indirip bildiklerini anlatan sayfalar yapsa. Günlük yazıları okumak isteyenler için bir çok gazete yayımlanıyor her gün. Her gün her gazetede en az 5 yazar yazıyor. Günlük gelişmeleri tak...

Cebit Avrasya Notları

Cebit Bilişim fuarına daha önce gitmiş miydim hatırlayamadım. Gittimse bile seneler önceydi demek ki. Kişisel nedenlerle katılmıyordum Cebit'e. Çalıştığım işlerin çalışmam gereken işler olmadığını düşünürdüm o zamanlar. Fuara gidip ne yapacaktım ki? Bakıp bakıp, insanlar nelerle uğraşıyor ben nelerle diyecek , belki dönem arkadaşlarımı görüp onlar nereye gelmişler ben neredeyim deyip üzülecektim. Bu yıl, böyle düşünmemi gerektiren durumların ilki geçerli değil artık. Sayfanın başına yazdığım iki dizede de belirttiğim gibi mühür ya da mülk istemeyince ikinci gerekçe fazla etkili olmadı ve Cebit'e gittim. İyi ki de gitmişim. Özellikle 7-8 ve 9 nolu salonlar ilgilendiğim konulardaki ürün ve hizmetlerle doluydu. İlk aklıma gelenler cep telefonundan televizyon yayıncılığı, isteğe bağlı video ve IPTV ile ilgili ürün/hizmetler. Ayrıca Next/NextStar gibi DVB-S üzerine uzmanlaşmış bir şirketin (yerinde bir karar ile) DVB-T alıcıları da üretmiş olmasını görmek sevindiriciydi. Yanlış anl...

tırmık'a tırmık, Aydın Engin

İlk yazısını Cumhuriyet gazetesinde okumuştum Aydın Engin'in. Uzun süre, Oral Çalışlar'ın yazdığı sayfanın karşısında, Çalışlar'ınki gibi sayfa ortasında Tırmık'ı yazdı. Kendi ifadesiyle bir kere kediyi çağrıştırıyor.Ama, yumuşacık, bakımlı ve uslu bir ev kedisini değil; çöplüğe de saray mutfağına da dalarken gözünü kırpmayan, arsız ve kopuk bir sokak kedisi. Köşenin adının öyküsü. Artık Cumhuriyet'te yazmıyor. Gazete için büyük bir kayıp. Bir ara Birgün gazetesinde yazmıştı Cumhuriyet'ten ayrıldıktan sonra. Şimdilerde t24 adlı internet sitesinde köşe yazarlığına devam ediyor.  Tırmık'a tırmık, yazarın çoğu Tırmık isimli köşesinde yayımlanmış yazıların yer aldığı ve çoğu yazının, deneyimli gazeteci gözü ile yorumlandığı bir kitap. Kitabın ismindeki Yazıcılık Mesleğine Adım Atan Gençler İçin Kötü Deneylerden ve Önlenememiş Yanlışlardan Süzülmüş Notlar , yazılış amacını özetlemiş... Necmettin Büyükkaya anısına yazılmış Ölmüş Bir Arkadaşla Röportaj baş...

kısa ara sonrası tekrar merhaba

Değerli okuyucularım, Bir süredir yazamıyordum. Aslında bir hafta kadar ayrı kaldık, bana daha uzun gibi geldiyse bile. Ankara'dan epey uzaklardaydım bu bir hafta boyunca. Hem fiziki olarak, hem de kafa olarak. Elazığ'ın Ağın ilçesine bağlı eskiden Andiri köyü iken şimdi Akpınar mahallesindeydim. Su suvarmanın (bahçe sulamak) en sıcak gündem maddesini oluşturduğu, insanların ömürlerinin son baharında olmalarının verdiği durgunluk ve olgunlukla konuştuğu yerdeydim. Otomobil sesi yerine karga gaaaklaması ile uyanmak, Ciyiğe gidip su getirmek, bahçelerde bağlarda dolaşıp üzümün deyip-deymediğini kontrol etmek, bu arada üzüm yiyen domuzlara öfkelenmek gibi önemli işlerle uğraştım. Gerçi son iki gün yılan sokması yüzünden ölen olduğunu duyunca biraz korkunca pek dolaşamadım ama olsun. Bir haftalığına yoktum buralarda belki ama sanki bir ay geçti ben gideli... Enver Gökçe, Kemaliyeli (Eğin) şairin aşağıdaki şiirini, oralara gidince anladım. Ahmet Kaya tarafından bestelenen şiir Keba...