Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Geçtiğimiz cumartesi, uzun yıllardır görmek istediğim Ağın'ı görebileceğimi düşünerek heyecanlanmıştım. Kanal 7 televizyonunda Anadolu'nun çeşitli köylerini ve yörelerini dolaşarak magazin-kültür ve sair program yapan Uzun, tiyatro sanatçısı olmasını çok yerinde kullanarak sıkmadan izletiyor kendisini. Ancak, eğer benim gibi, programda tanıtılacak yöreye ilişkin görüntüleri görebileceğinizi düşünüyorsanız biyik hayal kırıklığına uğrarsınız. Bir saati geçkin program boyunca Ağın'a ilişkin tek kare görüntü Ağın giriş tabelasıydı.
Ne diyelim, kısmet değilmiş. Belki başka programlarda...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.