Ana içeriğe atla

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Mühendislik ve yaz stajları

Genellikle hiç üzerinde durulmayan zorunlu yaz stajları, mühendislik eğitiminin önemli bölümlerinden birisidir. Birisi ikinci sınıftan üçüncü sınıfa geçerken, diğeri de üçüncü sınıftan dördüncü sınıfa geçerken olmak üzere iki yaz yapılır. Yazın yapılmayanları şubat arasına sıkıştıranlar da olsa bile adı üstünde "yaz stajı". Yaz aylarında yapılacağı varsayılmıştır. Eğer iyi bir üniversitenin iyi bölümlerinden birinde okuyorsanız, stajınızı yapacak yer bulma konusunda fazla sorun yaşamazsınız. Bölümünüze, staj yapabileceğiniz yerler başvuruda bulunmuştur. Özel bir yer aramıyorsanız onlardan birini tercih edersiniz.
Olabilse bir çoğunun "naylon" olarak yapmayı tercih edeceği staj, dediğim gibi mühendislik eğitiminin önemli halkalarındandır. Stajlarımdan birincisini Tübitak'ta diğerini Hacettepe Hastanesi Elektrik Atölyesi'nde yaptım. İkinci sınıftan üçüncü sınıfa geçerken, yani ilk yaz stajında öğrencinin hedefi sektörü tanımak olmalıdır. Çalıştığı (staj yaptığı) birimdeki mühendislerden mesleği ile ilgili çalışma alanlarını öğrenmeli, hangi alanda ne tür işler yapılıyor, gelir seviyesi nedir, olumlu ve olumsuz yanları nelerdir gibi sorularına yanıtlar aramalıdır. Bölüm dersleri ile henüz tanışmış bu arkadaşlardan meslekleri ile ilgili çalışmalar beklemek haksızlık olur. Onlara, araştırma yapmanın ve rapor yazmanın incelikleri hakkında fikir verecek uygulamalar yaptırmak en doğru iş olacaktır. Üçüncü ve dördüncü sınıfta alacakları derslerin öneminden, bu dersleri geçmelerinin yeterli olmayacağından, büyük olasılıkla hayatları nihayetlenene kadar bu işlerle uğraşacakları için konuyu "öğrenmelerinin" önemli ve şart olduğundan sık sık söz edilmelidir. Stajerlerine özel program uygulayan, bu konuyu önemseyen bir kuruma gittilerse mesleklerine atıldıklarında bu stajın büyük yararını göreceklerdir.
Son sınıfa geçmiş mühendis adaylarından beklentiler ise farklı olmalıdır. Bu arkadaşlar intörn (6.sınıf tıp öğrencisi) sayılabilir. Tıp eğitiminde, 3. sınıf ve sonrasında bilgiler uygulamalar ile pekiştirilir. Son sınıfta öğrenciler tüm klinikleri dolaşır. Bu tür bir eğitim sayesinde doktor olduklarında uzmanlaşmamış olsalar bile her konuda fikir sahibi olurlar. Eğer uzmanlık eğitimini kazanırlarsa bir konunun uzmanı olma şansını da bulurlar. Ancak, mühendislik eğitiminde uygulamalı derslerden anlaşılan laboratuarlarda, yani kontrollü ortamlarda, daha önceden oluşturulmuş setleri kullanarak çeşitli bilgilerin deneyerek öğrenilmesini sağlamaktan ibarettir. Oysa bu şekilde, laboratuarlar ile, bir şey öğrenilmiyor. Tüm derslerden ortalamalar civarında notlar alarak 2,50'nin üzerinde GPA ile, 4 yılda, hiç bir bölüm dersini tekrar almadan mezun olmuş bir mühendis olarak şunu söyleyebilirim ki eğitimin bana öğrettiği tek şey çalışmak oldu. Biraz iddalı bir söz ancak doğru olduğunu düşünüyorum. Tıp eğitimini model olarak önümüze koyarsak oradaki kliniklerin bizdeki tek karşılığı (ki o da ne kadar benzetilebilirse) son sınıfa geçerken yapılan yaz stajıdır. Klinikler ne kadar önemliyse, son sınıfa geçilirken yapılan staj da o kadar önemlidir. Kişi, mühendis adayı olduğunun bilincine varmalı, tutum ve davranışlarını buna göre şekillendirmelidir. Mühendis, yalnız mesleğini uygularken değil, hayatın her alanında topluma önderlik etmesi gereken kişidir. Bu ağır sorumluluğu kavramak kolay değildir. Yaz stajında arkadaşlarla sohbet, farklı üniversitelerin durumunu gözlemek, çalışma alanları ile ilgili detaylı bilgiler toplamak önem verilmesi gereken hususlardır. Ancak, bunların özellikle 3. sınıfa geçerken yapılmış yaz stajında halledilmesi gerekir. Son sınıfa geçmiş öğrenci, mesleği ile ilgili basit üretimlerde bulunacak bilgi birikimini edinmiş olmalıdır. Eğer bu birikimde eksiklikler varsa onları süratle gidermeye bakmalıdır. Mühendis adayına, genellikle 4 hafta süren stajı boyunca çalışıp tamamlayabileceği cinsten işler verilmelidir. Yapılmaması gerek en önemli yanlış, mühendis adayından teknisyenin sorumlu olmasını istemektir. Mesleğine başlama arifesindeki mühendis adayı, bir sonraki yıl iş vereceği kişilerden, iş almaya zorlanmamalıdır. Mühendis adayını "getir götür" mühendisi olarak kullanmak ise o yaz stajını, çok önemli bir zaman dilimini, boşa geçirmek olacaktır.
Ülkemizde, ne yazık ki, mühendisin mesleğini yapabileceği iş sayısı, her sene yeni mezun olanların hepsine çalışma olanağı sunacak kadar çok değil. Bu gerçeği göz önünde tutunca "farklılık yaratmak" bir adım öne çıkmada önemli hale geliyor. Yaz stajı, farklılık yaratabilmek için iyi bir fırsat. İlk iş başvurusunda verdiğiniz özgeçmişinizde, başarılı geçirilmiş iki yaz stajı sizlere bir adım öne çıkma olanağı sağlar. Naylon staj, yazınızı iyi geçirmenizi, doğru düzgün staj ise mesleki hayatınızı iyi geçirmenizi sağlayacaktır. Tercih sizlerin :)

Yorumlar

  1. Ozgur abi, dusuncelerine bir muhendis adayi olarak ve iki donemdir General Elektrik'in beyaz esya kisminda staj yapan birisi olarak kesinlikle katiliyorum.
    Amerikada,uygulanan ve benimde dahil odugum staj(Co-op: Cooperative Education Program) programi hakkinda bilgi vermek istiyorum.
    Bu staj programi icin adaylar ilk yilin sonunda genel muhendislik derslerini bitirdikten sonra 3:20 ve uzerinde ortalamasi olanlar okullardaki staj(co-op) burolari araciligi ile staj icin basvurularini yapiyorlar.
    Sirketler ile gorusmeler sonunda, programa kabul edilen adaylar yaz donemleri dahil olmak uzere bir donem okulda dersler aliyor,diger donem sirkette ucretli staj yapma imkani saglaniyor.
    Bu durum,ogrenci akademik olarak basarili oldugu ve istedigi surece mezun olana kadar devam ediyor.
    Bu programin,en buyuk avantajlari ogrencilerin ders kitaplarinda ogrendiklerini gercek is ortaminda uygulama sansinin olmasi, eksik yanlarini gormeleri ve en onemlisi ileride ne yapmak sitediklerine karar verme sansini yakalamalari. Dezavantajlari olarak okul suresinin uzamasi,donem arkadaslarinin onceden mezun olmasi ve genel olarak tatil icin zamanin olmamasi.
    Bir cok sirket, bu staj programi sonunda uygun olan adaylara is teklifi yaparak bir sonraki muhendis yetistirme programina dahil ediyor.
    Bu program hakkinda daha fazla bilgiyi
    http://fairway.ecn.purdue.edu/Coop/ adresinde bulabilirsiniz...
    Selamlar...
    Ozgur

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Pazr günü eğlencesi: Eymir gölü etrafında bisiklet sürmek

Sadece ODTÜ öğrenci ve çalışanlarının bir de göl kartı sahiplerinin girebildiği düşünülür Eymir gölüne. Oysa, eskiden olduğu gibi bugün de arabasız girdiğiniz sürece, kimse kimlik sormaz kapısında. Birisi TRT'nin Oran yerleşkesinin yanından inen yolun sonunda, diğeri Gölbaşı'ndaki TEİAŞ tesislerini geçince olmak üzere iki kapısı bulunur bu küçük göl ve çevresinin. ODTÜ arazisidir ve içerisinde piknik yapmak yasaktır. Son düzenlemeler sonrası üniversite arazisi olduğu için içeride alkol satışı yasaklanmıştır. Yakın zamanda üniversite yönetiminin aldığı bir karar ile Eymir gölü çevresine haftasonları araç girişi tamamen yasaklandı. Her iki kapının yakınında, ODTÜ'de görev yapan güvenliklerin kontrol ettiği park alanları oluşturuldu. Ücretsiz olan bu alanlara aracınızı bırakıp yürüyerek göl çevresine girebiliyorsunuz. İçeride her 10 - 15 dakikada bir hareket eden ring servisleri bekliyor. Lokantaların olduğu yerlerde durakları var. Dönüş için de aynı araçları kullanabili...

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Dorian Gray'in Portresi / Oscar Wilde

Remzi Kitabevi'nin Ağustos 1968 tarihli ikinci baskısından okudum bu klasik romanı. Dilimize Ferhunde ve Orhan Şaik Gökyay çevirmiş. Günümüzde yapılan çeviriler daha özenli oluyor. Bu baskıda, romanda Fransızca olarak geçen kimi bölümlerin çevirisi yapılmamış. Oysa dip not şeklinde bu ifadelerin Türkçesi verilmeliydi. Dizgiye dair de sorunlar var. Sanırım yeni tarihli baskılarda bu sorunlar giderilmiştir.  Alt metinlerle, göndermelerle dolu bir roman Dorian Gray'in Portresi. Bunları bilmeden, fark etmeden de okunabilir elbette. Yayınlandığı dönem tartışmalara sebep olmuş, kimi bölümleri sansürlenmiş. Yakın tarihli baskıları, "sansürsüz" ibaresiyle okuyucuya sunulmuş.

Psikopati / Saul Black

Polisiye romanların klişeleriyle dolu, Hollywood filmlerinden aşina olduğumuz "kahretsin", "aman tanrım", "kahrolası" kalıplarının bolca kullanıldığı çevirisiyle mısır patlağı tadı veren bir kitap Psikopati. Saul Black'ten okuduğum ilk ve büyük olasılıkla son eser. Vaktinizi daha iyi eserleri okumak için kullanmanızı öneririm. 

Bir başka Paris Rehberi: Faruk Uraz söyleşisi

1. Öncelikle söyleşi teklifime bu kadar kısa sürede yanıt verdiğiniz için çok teşekkür ederim. İlk soru biraz klasik olacak ne yazık ki. Faruk Uraz 'ı ben Paris'te yaşayan, Türkiye'de doğup okumuş birisi olarak biliyorum. Siz bu kısacık bilgiye neler eklemek istersiniz. Aslında kendinizi ve yaptığınız işi kısaca tanıtmanızı istesem. Dilerseniz, uzun uzun da anlatabilirsiniz elbette. Sayfa sınırımız yok :) Faruk URAZ, Paris, Meclis Binası önü, Seine nehri kıyısı Sizin tabirinizle Türkiye'de doğup okumuş birisi olarak Fransa’ya gelmiş olmak önemli mi bilmiyorum ama galiba bir şans. Diğer olasılıkta  iki ülke arasında sıkışıp kalma riskiniz  birazcık daha fazla. Bu anlamda bir dönem Normandiya’da öğrenci olarak yaşamış birisi olarak Fransa’nın başka bir bölgesinde değil de Paris’te yaşıyor olmaktan dolayı ayrıca memnunum. Paris, İstanbul gibi metropoller ait oldukları ülkelerin kimliklerini ikinci plana itebilen güçlü karakterli şehirler. Ben bir de Paris’in ...