İkinci yarıya çok daha istekli başladı Fenerbahçe. İkinci gol için rakip kaleye yüklenirken yaptığı ataklar özellikle sol kanatta Kostiç'in yaptığı ortalara dayanıyordu. 60 ile 65. dakikalar arasında Rangers beraberlik golüne çok yaklaşsa da savunma ve kaleci İrfan Can'ın gününde olması umutlarımızı sürdürmeye yetti. İkinci gol, sağ kanattan gelişen atak sonucu geldi. İkinci golün ardından J ose Mourinho'nun yaptığı değişiklikler ile çok daha baskılı bir futbol ortaya koyduk. Üçüncü gole çok yaklaştığımız ataklar olsa da ne yazık ki şutlar kaleyi bulmadı. Rangers'ın arada bulduğu net fırsatlarda ise İrfan Can başarılıydı. Şimdi uzatmalarda ve belki de penaltı atışlarında belirlenecek tur atlayan takım. Uzun zamandır izlediğim en heyecanlı ikinci yarı olduğunu ekleyerek notlarımı sonlandırayım. Sonuç ne olursa olsun, 3-1'lik ilk maçı çevirmeyi başardı Fenerbahçe. Tebrikler, umarım turu geçen taraf olmayı da başarırlar.
Trabzon'da ikinci günüm. İlk gün sabaha karşı uyanmak zorunda kalınca gece kupa finalininin ikinci yarısını bile izleyemedim. Akşam on olmadan yatınca da sabah 5'de uyanmıştım. İyi ki de uyanmışım. 7 gibi yola koyuldum. Bir süre yürüyüp çevreyi tanımaya çalıştım. Baktım yolda çok görecek bir şey yok, dolmuşa binip Trabzon merkeze indim. Kaldığım yer Akçaabat'a yakın. Trabzon merkez 10 dakika kadar sürüyor dolmuşla. Bir YTL verince neredeyse sürekli araba bulunuyor. Merkeze giderken Hüseyin Avni Aker stadyumu yazısını görünce inip stadı göreyim dedim. Stad, Trabzonspor caddesi üzerinde, şehrin merkezine yakın bir yerde.
Trabzon'u Trabzonspor'suz düşünmek olanaksız. İnanmakta zorlandığım bir şeyi sizlerle paylaşınca bana katılacaksınız eminimki. Trabzon merkezinin milliyetçi muhafazakar bir yapısı var. Siyasi olarak sağa daha yakın duruyor. Ancak son belediye başkanlığını CHP kazanmış. Nedenini sorunca farklı gerekçeler anlatılsa da Başbakan'ın Mehmet Ali Yılmaz tesislerini gezerken "Trabzon'u severim ama ben Fenerbahçeliyim" demiş olmasının etkisinin büyük olduğu söyleniyor. Doğru ya da değil. Ancak kentte dolaşınca kaldırım taşlarından otobüslere, simitçi tezgahlarından giyim kuşama her yerin bordo mavi olması gerekçeyi doğrular nitelikte.
İlk sabah böylenen hoş geldin çayını görünce bir gariplik olduğunu düşündüm. Çayın altı dem dolu, hiç süzgeç kullanılmamış. Sonra arkadaşlara sorunca öğrendim ki, özel olarak belirtilmediği sürece, çaylar süzgeçsiz geliyor. İlk başta garip gelsede sonra tadı hoşuma gitti.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.