Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Mustafa Altıoklar'ın bu sezon izlediğim ikinci filmi Beyza'nın Kadınları. Polisiye / gerilim türünde başarılı bir yapım. Bölünmüş kişilikli Beyza rolünde Demet Evgar oldukça iyi. Farklı kişilikleri canlandırmada üstüne düşeni fazlasıyla yapmış. Bu tür filmlerde katil kim sorusunun yanıtı filmin sonuna kadar anlaşılmaz. Oysa bu filmde, eğer senaryonun tutarlı olduğunu varsayarsak, katilin kim olduğunu tahmin etmek hiç zor olmuyor. Senaryoya ilişkin bir kaç eleştirim var ancak bunları ne olduğunu filmi izlememiş olanları düşünerek yazmıyorum.
Eğer gerilim filminin amacı izleyenleri huzursuz etmek ise Beyza'nın Kadınları bunu başarıyor. Vaktiniz varsa izlemenizi öneririm.
degerli arkadasim..
YanıtlaSilbebek yuzunden gidemedigim bu filmlere ait yorumlari senden dinlemek cok yararli. gidemesem de fikrim oluyor.