Kimi bir kaç cümlelik kimi bir kaç sayfalık anılarla dolu öykücükler ve tümünü bağlayan farklı bir kurgu. Barış Bıçakçı'nın son novellasını severek okudum. Okuma heyecanını bozmadan, konusundan kısaca bahsetmek istiyorum. Halis Bey, emekli elektrik mühendisi. Ayşe ise başarılı bulunan bir öykü kitabı yayınlamış bir peyzaj mimarı ve tercüme yaparak hayatını kazanıyor. Tercüme bürosunda rastlaşıyorlar ve Halis Bey Ayşe'den anılarını öyküleştirmesini istiyor, ücreti karşılığında. Novella, Halis Bey'in anıları ve Ayşe'nin hayatını anlatan bölümlerle kurulmuş. Novellada yer alan bölümlerin her biri ayrı öyküler haline getirilebilecek derinlikte. Ayşe'nin hayatına dair bölümlerde ülkenin gündemine dair göndermeler de yer alıyor. Daha önce okuduğum eserlerinde olduğu gibi bolca Ankara var arka planda. Hatta Garson başlıklı bölümde Ankara başrolde. İstanbullular deniz yok, fazla gri dese de Ankara, Ankara'da yaşamaya alışmışlar için kendine has özellikleri ve güzelli...
Doğum günlerini neden kutlarız? Hala hayatta olduğumuza sevindiğimiz için mi? Aslında doğum günlerini kutlamaya başlamamız kendi irademizle olmaz. Anne babamız eserlerini meydana getirmenin yıl dönümünü kutluyorlardır başlarda. 1-2-3 yaşında kendimizden haberdar olmadığımızdan doğum günümüzü kutlamayı akıl etmemiz olanak dışıdır zaten. Yıllar geçtikten sonra, aklımız ermeye başlayınca, yaşamın kendisinin en büyük hediye olduğunu anlarız, ya da anlamalıyız. Sadece yaşadığımız için, her sabah uyanıp, her dakika nefes aldığımız için bile kutlamaya değer yaşam. Çünkü umut doludur insan yaşadığı sürece. Her şeyin daha iyiye gitme olasılığı vardır yaşadıkça.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.