Metrodan çıkmak için yürüyen merdivene adımımı attığımda, dışarıda beni nelerin beklediğinden haberim yoktu. Okula, işe yetişme telaşında olanların kalabalığı bitmiş, toplu ulaşım, acelesi olmayanlara kalmıştı. Merdivenin son basamağını geldiğimde sokak sakin ve huzurlu görünüyordu. Sabahın serinliği yerini öğleye geçişin ılıman haline bırakmıştı. Kediler ve martılar duvar diplerine bırakılmış yemleri paylaşıyor, kargalar bu paylaşımdan kendilerine de pay düşecek mi merakıyla olan biteni izliyordu. Her zaman döndüğüm sokağı es geçip ilerledim. Yeni sokak, yeni binalar, yeni yüzler... Tek sokak değiştirince bile karşıma çıkanların farklılığı şaşırttı. Yürümeyi sürdürdüm. Güneş yükselirken bulutsuz gökyüzü alabildiğine maviydi. Karşılaştığım insanların kiminin yüzü tanıdık gelse de bir çoğunu ilk kez görüyordum. Oysa sadece bir sokak değiştirmiştim. Sokağın sonundaki kafenin bahçesinde yaşlı bir çift sabah kahvesi içiyordu. İkisi de sokağa dönük, yan yana san...
Erguvan Kapısı, Kedi Mektupları'ndan sonra, Oya Baydar'dan okuduğum ikinci roman . Kedi Mektupları'nda, yurt dışında yaşamak zorunda kalan bir devrin insanlarının (eski tüfekler), Berlin duvarının yıkılışının, düşledikleri, uğruna yaşamlarını adadıkları sistemin başarısızlığının kanıtı olarak sunulması, savundukları değerlerin ayaklar altına alınışı karşında düştükleri çaresizlikler, bocalamalar anlatılmıştı. Kedicikler birbirlerine gönderdikleri mektuplarla sahiplerinin hayatları hakkında bilgi veriyorlardı.
Bu romanda, aynı konu farklı karakterlerle ve yeni bir zamanda anlatılıyor. Bizansın, varlığı şüpheli kapısı arayan, İstanbul'da doğup belli bir yaşa gelene kadar burada yaşamış Amerikan vatandaşı Rum Profesör Teo, İstanbul'un varoşlarında sol örgüt üyesi Kerem Ali, öldürülen Dış İşleri görevlisi babasının (Arın Murat) ölümündeki sır perdesini aralamaya çalışan Diren, babası ile öldürülmeden önce son görüşmeyi yapan, "eski tüfekler"den gazeteci Ülkü ve diğer yan karakterler. Karakterlerin isimlerine dikkat edin. Temsil ettikleri karakterlerle isimlerin seçimi ilginç. Romanı okudukça bana hak vereceğinizi düşünüyorum. Herkesin belli kesimin düşüncelerini dile getirdiği, yer yer tekrarlardan kurtulamasa bile sürükleyici, uyandırdığı merakı kitabın sonu kadar taşıyan bir roman, Erguvan Kapısı. Yersiz yurtsuz kalmış, hiç bir yere ait olamayan insanların hikayesi bir yerde.
Temelde inanılan düşünceler uğruna ölümü, bireysel kararların örgütler içerisindeki önemi sorgulanıyor romanda. Bunu oldukça iyi yaptığı, roman ile ilgili internet sitelerindeki yorum/eleştirilerden anlaşılıyor. Özellikle 2000'li yılların başında cezaevlerinde yaşanan "ölüm oruçları" eylemi bu sorgunun çıkış noktasını oluşturuyor. Kitapta iki görüşün savunucularında da yer verilse bile yazarın görüşü açık. İnternette rastlanan eleştiriler de bu yüzden aslında. Birey olabilmek benim için de çok önemli. Eğer kararları birileri alıyor, diğerleri bunu sorgulamadan uyguluyorsa bu durum bir çok tehlikeyi birlikte getiriyor. Belki yaşadığı acıları ve çaresizliği okuyucuya iyi anlatmak için özellikle yapılmış ancak ana kahraman Ülkü'nün, yoğun karamsarlık ve umutsuzluk okuyanı boğuyor.
Kitap ile ilgili düşüncelerimin uzunluğundan bile ne kadar etkileyici bir roman olduğu anlaşılıyordur. Gene de belirtmekte yarar var Erguvan Kapısı, son dönemde okuduğum en düşündürücü romanlardan biri.
aslında oya baydar benim yeni keşfettiğim yazarlardan birirsii ama öyle çok sevdim ki anlatamam. aslında erguvan kapısından önce sıcak külleri kaldı yı okusaydınız aslında erguvan kapısı onun devamı niteliğinde bir kitap. bu kadar güzell bi kitabı paylaştığınız için teşekkür ederim
YanıtlaSildediğiniz gibi devam romanı. sonra da olsa Sıcak Külleri Kaldı'yı da okumuştum...
YanıtlaSilhttp://sadeceozgur.blogspot.com/2005/05/scak-klleri-kald-kitap.html