Gölgeleri oldum olsası sevdim. Işığın somut göstergesi gibi geldi bana. Işığın yönüne ve şiddetine göre değişmesini, hayatın farklılaşan akışına benzettim. Uzayan kısalan, koyulaşan belirsizleşen gölgeler... Gölgelerin bu suskun ama etkili varlığı çağrışımlar yaptı ömrüm boyunca. Kökenleri çocukluk yıllarıma kadar uzanıyor belki. Ağaçların uzayan gölgelerini izlerken fark etmiştim ışığın ve karanlığın birbiriyle oyununu. Her gölgenin, öyküsü başkaydı; kimi dinginlik, kimi merak, kimi endişe içerirdi. Sessiz sinema gibi, sözsüz öyküler, giz ile görünen arasındaki ilişkiyi mi yansıtıyor acaba? Gölgelerin etkileyici olmaları biraz da bu yüzden sanırım, hayal gücümüzü işe koymaları. Görünen ile giz arasını doldurması bize kalıyor.
Bu sezon devlet tiyatrolarının en çok sevilen oyunlarından birisi "sen de gitme Triyandafilis". İnternetteki tanıtım yazısında 2 perdelik oyun özetlenmiş. Zekası geri kalmış Triyandafilis isimli kız çocuğunun Hatay'ın karmaşık döneminde yaşadıkları anlatılıyor oyun boyunca. Sahnenin kullanımı oldukça başarılı. Üç parçalı asansör sistemi kurulmuş. Sahneler arası geçiş genellikle bu asansör ile yapılıyor. Ancak biraz gürültülü çalışıyor asansör. Oyunculuklar başarılı.
Öyle sanıyorum ki oyunu fazlaca beğenmemiş olmamın nedeni yakın zaman önce Schubert ve Şevki Bey isimli oyunu izlememiş olmam. Tiyatro oyunlarında her şeyin net olarak sunulması yerine kimi sembollerin kullanılmasını daha çok seviyorum. Sen de gitme Triyandafilis oyununda her şey netti.
Her şeye karşın 6YTL'ye böyle bir eseri izlememizi sağlayanlara teşekkürler...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetimimden geçtikten sonra yayınlanacak. Beğenmediklerinizi hakaret içermeyen şekilde ifade edin lütfen.