Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2004 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

"Benim Meskenim Dağlardır" (Tiyatro)

Ankara'yı Ankara yapan yerlerin başında gelir Ankara Sanat Tiyatrosu (AST). Yıllar geçse de değişmeyen çizgisi, oyun seçimleri ve oyunculuk performansı büyülemiştir beni her seferinde. Son dönemlerde Rutkay Aziz'in yönetiminde başarılı oyunlarını sürdürüyor. Cumartesi günü, Sabahattin Ali'nin hayatını, ölümünü anlatan, yazarın eserlerinden yola çıkarak oyunlaştırılmış "Benim Meskenim Dağlardır" adlı eseri izledim. Oyuncular rollerinin hakkını veriyordu. Birinin ismini vermek diğerlerine haksızlık olur. Bu nedenle hepsi çok başarılıydı demek gerek. Ancak bir kaç yıldır Rutkay Aziz'in oyunculuğunda dikkat çekici bir düşme olduğunu gözlemliyorum. Özellikle konuşmasında, kelimeleri yutması, hızlı konuşması. Bir değişik durum var ancak tam anlayamadım... Oyunun sonundaki Sezen Aksu'nun ve sonra Ferhat Tunç'un sesinden dinlediğimiz "Benim Meskenim Dağlardır" şarkısı çok etkileyiciydi...

Ankara'da Caz Keyfi: Anatolydian

Ankara, memur ve öğrenci kenti olarak bilinir. Farklı tür müzik dinlemek isteyenlerin gidebilecekleri mekan sayısı kısıtlıdır. Özellikle caz, blues gibi dinleyicisi az olan müzik türlerinde durum daha vahimdir. Caz, canlı dinlenir. Tenedos hakkında daha önce yazmıştım. Bu sefer Tenedos'ta çalan Anatolydian gurubu hakkında yazacağım. İki nefesli, iki gitar bir klavye ve davuldan oluşan 6 kişilik bir grup. Ankara'lı cazseverlerin tanıdığı bir çok isim İstanbul'a gitmiş. Yahya Dai, Kamil Erdem (yani AsiaMinor'ın ekibi) artık İstanbul'daymış. Tarzları farklı olsa da, AsiaMinor'deki gibi Türk Sanat Müziği çalgıları yok bu grupta, müziklerinin kalitesi birbirine yakın. Belki ses düzeninden belki "iyi çalan basçı" kıtlığından bilinmez, bas geri planda kalmış. Ancak, özellikle klavye ve saksafon ardından davul ve diğer gitarı çalan müzisyenler işini oldukça iyi yapıyorlar. Tenedos'un alt katında her Cuma 20:30-23.15 arası caz dinlemek ve özel sıcak içecekl...

Kedi Mektupları, Oya Baydar

Oya Baydar'ın ödüllü romanı Kedi Mektupları. Yıllarını kedilerle birlikte geçirmişler, siyasi sürgün günlerinde, yurda dönüşünde yanlarında hep kediler varmış. Baydar'ın eşi Aydın Engin'in Cumhuriyet Gazetesi'ndeki "sayfa ortası"nın adı da Tırmık'tı. İki Almanya'nın birleşmesi, S.S.C.B'nin dağılması, kapitalistlerin "ideolojilerin sonu geldi" çığlıkları arasında savrulan sosyalist düşünceye bağlı insanların savrulmuş hayatlarından kesitler veriliyor romanda. Öyküyü, çoğu siyasi sığınmacı olan kişilerin kedilerinin ağzından dinliyoruz. Çok sevimli bir dil kullanılmış. Kimi ifadeleri kedicikler anlamıyor: "Duvar yıkıldı ve hepimiz altında kaldık" sözünü duyunca, "hangi duvar yıkılmış, üstleri başları da temiz görünüyor, nasıl altında kalmışlar" diye düşünüyorlar. Zaman zaman gözlerim dolarak, zaman zaman gülerek bir solukta okudum romanı. Biz de kedisever bir aileyiz. Belki bunun da etkisi vardır romanı bu kadar sevme...

Trafik Kurallarına Uyum ve AB

Bu günlerin "sıcak konusu" Avrupa Birliği (AB). İşin politik tartışmasına girmeyeceğim. Doğrudan yabancı yatırımların beklenmedik ölçüde artacağı, serbest dolaşım ile iş gücümüzün Avrupa kapılarına dayanacağı, AB'nin Hristiyan Klubü olduğu gibi konularda uzun uzun yazılabilir ancak bunlara gelene kadar, kendini en "Avrupalı" sayanlara bir sorum olacak. Şehir içerisinde kaç kilometre bölü saat hızla gidiyorsunuz araba kullanırken? Hemen yanıt vermeyin. "Şehir içi" tanımına Ankara'daki Eskişehir yolu, hani şu 3 gidiş 3 geliş olan, Konya yolu, hani 5 gidiş 5 geliş olup üzerinde neredeyse hiç trafik ışığı kalmamış olan, yollar da dahil. Bu yollarda da bir çok yerde "azami" hız sınırının 50 km/saat olduğu yazar. Ben, bu "azami" yani en fazla, hız sınırına olabildiğince uymaya çalışıyorum. "Olabildiğince" diye yazdım çünkü 50 km/saat hız ile araba sürmek hiç de kolay değil. Bu hız, izin verilen en yüksek hız olmasına karşın ...

Kayıp Kucak (Film)

İnsanı yoran bir temposu var filmin. Diyalogların çokluğu, müziğin azlığı, kamera kullanımı ve kurgu tekniği sebepleri galiba bu yoruculuğun. Filmin konusu ilginç. Arjantin'de yaşayan Polonya göçmeni Yahudi ailenin küçük oğlunun babasını, hayatı ve hayattaki amacını arama öyküsü. Sürpriz sayılabilecek bir son ile bitiyor film. Film bitti diye erken ayrılmayın salondan. Babaannenin şarkısını kaçırırsınız sonra :) Filmdeki "pasajı" kendi iş yeriniz olarak düşündüğünüzde ne kadar tek düze bir hayat yaşadığınızı hissedebilirsiniz. Filmin kahramanının kız arkadaşından ayrılması üzerine söyledikleri de oldukça düşündürücü. "Seninle 10 yıldır birlikteyiz, birlikteliğimiz sürerse ileriki yılların ilk 10 yıldan farkı olmayacak ve böyle yaşayıp öleceğiz. Bu nedenle ayrıldık. Şimdi ise gene öleceğim ve yanımda sen olmayacaksın.." Gerçekten de insanın en büyük mucizesidir; öleceğini bildiği halde inatla yaşama bağlanmak ve yaşamak. İlişkilerde ise sürenin uzunluğu ya da tek...

Yayıncılık Sektöründe Teknoloji - Etkileşimli Televizyon

Bu sayfalarda teknik konuları yazmamayı düşünüyordum. Ancak sayfaya yeni ekleme yapmanın kolaylığı bu fikrimi değiştirdi. Bu yazıda yayıncılık sektöründe yeni teknolojilerden, özellikle "etkileşimli televizyon" (eTV) dan söz etmek istiyorum. İngilizcesi "Interactive Television". İngilizcesini biraz zorunluluktan yazdım. İnteraktif televizyon, olarak Türkçe'mize girmeye çalışan bir kavram çünkü. Oysa etkileşimli daha anlaşılır ve daha Türkçe. Neyse, kelime tartışmasını geçersek konuyu anlatmak için başlangıç noktam Digitürk oluyor hep. Türkiye'de, eTV uygulamasını yapan bir tek Digitürk var. Digitürk aboneleri bilirler, televizyonları ve televizyon üstü kutularını (STB) kullanarak bankacılık işlemi yapabilirler, e-mektup alıp gönderebilirler, oyun kanallarında oyun oynayabilirler. Bu işlemleri yapmalarını sağlayan eTV yayınlarını almaya uygun STB'leri ve Digitürk'ün yaptığı eTV yayınıdır. İşin mutfağında gene her taşın altından çıkan Java var. ...

BOSS Turizm

Yıllardır yalnızca Varan ve Ulusoy tarafından sunulan "kaliteli" otobüs yolculuğu pazarına son giren firma BOSS. Son giren olmanın getirdiği zorunluluktan belki, belki işletmecilerinin ileri görüşlülüğünden bir çok yeniliği de sektöre sunan firma oldu. Tek kişilik koltukları ilk BOSS sayesinde gördük. Her otobüsü firmaya ait ve aynı kalitede olduğu için her otobüste ve her hatta aynı servisi alıyorsunuz. Yorgun argın yoldan geldiğinizde, güleryüz ve saygıyla sizi karşılayan personel servis araçlarının hazır beklemekte olduğunu söyler. Servis araçlarında da otobüslerde sunulan konfora yakın bir konfor vardır. Hem servis araçları hem de otobüslerde uzaktan izleme üniteleri sayesinde her türlü arıza ve beklenmedik durumlardan anInda haberdar olur merkez. Otobüs içi servisten bahsetmezsem hem servisi yapan arkadaşlara hem de firmaya haksızlık yapmış olurum. Her seferinde tertemiz kıyafetleri ve yÜzlerinde eksik olmayan gÜlÜmseme ile bir dediğinizi iki etmeden yardımınıza hazır ...

Son haftanın en çok okunan 10 yazısı

Göksu Restaurant

Özellikle öğlen saatlerinde Kızılay, Sakarya civarında düzgün yemek yiyeceğiniz bir yer arıyorsanız en doğru seçim Göksu Restaurant olacaktır. Meşhur Otlangaç'ın karşısına denk düşen mekan, hızlı ve özenli servisi, lezzetli ve fahiş olmayan fiyatları ile bölge insanlarının gönlünde çoktan taht kurmuş. Öğle saatlerindeki kalabalığa karşın hızlı ve özenli servisin sırrı yeterli sayıda personel çalıştırmak olsa gerek. Yemeklerinde etsiz çeşitlerinin az oluşu dışında kusuru yok denebilir. Akşam servisini hiç denemedim, ancak akşamları Sakarya'ya gidenlere fazla hitabetmeyebilir. Afiyet olsun. GÖKSU RESTAURANT Bayındır Sokak No: 22 / A Kızılay - ANKARA tel 312 431 47 27 - 431 22 19

Göksu Restaurant Nenehatun şubesi açıldı

ve beklenen gerçekleşti...Ankara'nın Sakarya caddesine açılan Bayındır sokakta yer alan Göksu, gönüllere taht kurdu. Gerek servisi, gerek yemeklerin lezzeti vazgeçilmezler arasına girdi. Mekanın Kızılay'ın göbeğindeki Sakarya caddesinde olması, kimilerini üzüyordu. Özellikle Kızılay'a hiç inmeyenler, kalabalığı sevmeyenler yukarılarda bir Göksu hayali kuruyordu. Uzun sürdü inşaat. Nenehatun caddesi ile Tahran caddesinin kesiştiği köşede yer alan binanın inşaatının neden bu kadar sürdüğünü pek anlamamıştım, düne kadar. Dışarıdan 4-5 kat görünen bina toplamda 10 katlıymış. Üstte 3 kat içkili restaurant (ki bu bölüm henüz açılmamış), girişte bekleme salonu ve bar-kütüphane, girişin altında işkembe ve kebapçı (ki bu bölüm hizmet vermeye başladı), işkembecinin altı tam kat mutfakmış, onun altında garaj-çamaşırhane ve en altta iki kat konferans salonu olarak düzenlenmiş öğrendiğime göre. İlk ziyaretime ait fotografları (binanın dıştan çekilmiş bir görüntüsü ve iştah açıcı) beğe...

Yabancı dil öğrenmek üzerine: DuoLingo deneyimimim

kızımın çizgileri Ülkemizin kanayan yaralarından birisidir sanırım, yabancı dil öğrenmek. Onlarca kurs, yüzlerce kitap, saatlerce ders ve sonuç: anlayan (en azından anladığını düşünen) ve konuşamayan kişiler... Bir yerlerde bir sorun olduğu kesin, ama nerede? Farklı zamanlarda, 3 kez Fransızca kursuna gittim. İlk seferin ardından, aslında bir temel bilgim olmasına karşın, her seferinde en baştan başladım, hiç bilmiyormuşum gibi. Ne yazık ki kurslarda öğrendiklerim kalıcı olamadı. Şimdilerde, 70 gündür, her sabah DuoLingo ile çalışıyorum. Ücretsiz ve arada çıkan reklamlarla devam eden sürümünü kullanıyorum. Eminim farklı online dil kursları da vardır. Online platformda, kurslarda olmayan ne var diye düşününce bir kaç şey tespit ettim. Belki sizlerin de işine yarar diye paylaşıyorum: Yabancı dil öğrenmek, sürekli ve kesintisiz tekrar gerektiren bir süreç. Kurslar, sadece haftanın belli günleri, bir kaç saat için ve çoğunlukla, günün en yorgun olunan akşamlarında oluyor. ...

Eski Maltepe pazarı eski yerinde yakında bizlerle...

Ankaralılar bilir, kot pantolondan araba teybine, ara musluğundan kuruyemişe ne ararsan bulabildiğin hem de uygun fiyata bulabildiğin bir pazar var(dı): Maltepe camisinin üst tarafından pazartesi dışında (o gün semt pazarı kurulurdu) her gün hizmet veren seyyar paravanlarla ayrılmış küçük dükkancıkların oluşturduğu bir pazardı. Bu pazarın bulunduğu araziye bir alışveriş merkezi yapıldı. Ankara'nın en ilginç mimarisine sahip olduğunu düşündüğüm Malltepe Park, eski pazar esnafının ahını almıştı. Sopalarla dövüle dövüle pazar yerinden atılan esnafın tutan ahı, Malltepe Park'ı iflas noktasına getirdi. Market, dükkanlar derken hayalet alış veriş merkezine dönüştü Malltepe Park. Sonunda alış veriş merkezi yönetimi eski (kendi deyimleriyle tarihi) maltepe pazarını Malltepe Park'ın içine taşımaya karar vermiş.  Bugünlerde hummalı bir çalışma sürüyor Malltepe Park'ta. Dükkanlar alçıpanla küçük dükkancıklara bölünüyor. Öğrendiğime göre şimdiden 70'ten fazla pazar esnafı taş...

Hac / Paulo Coelho

Bugüne kadar hiçbir eserini okumadığım yazarlardan birisiydi Paulo Coelho. Siz sormadan söyleyeyim, henüz Simyacı'yı okumadım. Hac, Simyacı'nın da yazılmasına vesile olan bir hac yolculuğunu anlatıyor. Yolculuk, Santiago yolu ya da el Camino de Santiago olarak bilinen farklı rotalarda ve farklı yönlerde yapılabilen uzun, yüzlerce kilometrelik, bir yürüyüşten oluşuyor.  Hac'ın arka kapağını okuduğumda aklıma Nermin Yıldırım'ın Ev adlı romanı geldi. Ev'de de romanın kahramanı Santiago yolunu, farklı bir yönde ve rotada yürüyordu. Coelho'nun romanı ne kadar kurgu ne kadar anı tam anlaşılmıyor. Metaforik anlatımlar olarak okuyabileceğiniz kimi olaylar belki de gerçekten yaşandı. Bu bakımdan ilgi çekici ve korkutucu. İnsanın kendiyle yüzleşmesi için geçmesi gereken aşamalar gibi sıralanmış bölümler. Arada yapılacak egzersizler ayrı başlıklar halinde sunulmuş. Bu bakımdan kişisel gelişim kitabı olarak da okunabilir.  Coelho'nun diğer eserlerini okumak için bir he...

Hüküm Gecesi / Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Seneler önce okuduğum Yaban'ı saymazsam Yakup Kadri Karaosmanoğlu'ndan okuduğum ikinci roman oldu Hüküm Gecesi. 1926'da yazılmaya başlanılan eser, 1927'de yayınlanmış. Roman Osmanlı'nın son dönemine tanıklık eden Ahmet Kerim adlı kurgu karakterin gözünden anlatılıyor. İttihat ve Terakki'nin kabinenin içinde yer almadığı hükümet, sopalı seçim, Hürriyet ve İtilâf'ın kurduğu hükümet, Trablusgarp bozgunu, Uşi Anlaşması, Balkan bozgunu, Bab-ı Ali baskını... Anlatılsa roman olur denilen bir dönem, Hüküm Gecesi'nin tarihsel arka planı.  Romanın başkahramanı Ahmet Kerim'in Yakup Kadri'ye benzerliği dikkat çekici. Öyle ki romanın bir yerinde Ahmet Kerim İstanbul'un Sodome ve Gomore'yi andırdığını söylüyor, ki hepimiz Y. Kadri'nin aynı adlı romanını hatırlıyor. Y. Kadri'nin yaşam öyküsüne baktığımda o tarihlerde, tıpkı Ahmet Kerim gibi, gazetelerde çalıştığını okudum. Kurgu karakterler dışında Ali Kemal, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik, Ahmet ...

Yirmi Yıl Sonra Gelen Misafir

Kuşlar, horozlar, eşekler hepsi kendi dilinde güneşi selamlarken, biraz daha uyuyabilsem diye uğraşmak boşunaydı.  Haydi kalk bakalım, diyor hepsi. Güneş doğdu, gün başladı. Yapılacak onca iş seni bekliyor. Misafirin de gelecek, hem de. Gözlerimi ovuşturarak doğruldum yer yatağından, serin sabah havası yüzüme hafifçe çarpıyordu. Çaydanlığın içinden yükselen buhar sesini duyunca mutfağa yöneldim. Annem erkenden kalkmış, sobayı da yakmış, her şey hazır gibiydi. Misafirin kim olduğunu hâlâ söylememişti ama yüzündeki gizemli gülümseme merakımı daha da artırıyordu. Bahçeye çıkıp tavuklara yem verirken aklım hep o yaklaşan misafirdeydi. Evin küçüğü olsam da benim de yapmak zorunda olduğum şeyler vardı. Tavukların yemlenmesi sabah rutinim arasında. Yemlerini verdikten sonra yumurta var mı kontrolü de bende. Abim ve ablam gibi okula gitmiyorum henüz. Misafir kaçta gelecek acaba? Saat sekizi biraz geçiyordu, uzaklardan tozlu bir araba sesi gelmeye başladı. Yokuştan çıkan eski model minibüsü...

Yaylapınar (Sinekçiler) Köyü Nazilli tatili

Yazılacaklar birikti, bu gidişler birikmeye devam edecek. Üst üste gelince seyahatler, okunanlar, teknik gelişmeler böyle oluyor. Yavaş düzgündür, düzgün ise hızlı deyip başlayayım bir yerinden.  Geçtiğimiz haftanın 6 gecesini, Aydın'ın Nazilli ilçesinin, eski adıyla Sinekçiler, Yaylapınar köyünde geçirdik. Ne ben, ne de eşim Nazilli'li. Oralarda yaşayan akrabamız da yok. Peki nasıl oldu da bir köyde kaldık 6 gece. Pınar Kaftancıoğlu sayesinde. Kendisini büyük şehirlerde, özellikle İstanbul'da, yaşayan çocuk sahipleri tanıyacaktır. Ayşe Arman'ın söyleşisinden sonra tanıyanlar ve alış veriş yapanların sayısında ciddi artış olmuş. Siz tanımayanlardansanız İpek Hanım'ın Çiftliği'nin web sayfasına bakmanızı ve yazının geri kalanını sonra okumanızı öneririm.  Kaftancıoğlu, bana kalırsa ülkemiz için uygulanabilir bir kalkınma modeli oluşturmuş. Ülkemiz, her ne kadar son dönemlerde ihmal edilmiş olsa bile, bir tarım ülkesi. Tarıma elverişli topraklara ...

Klasik televizyonlar ne zaman biter?

Klasik televizyon yayıncılığının biteceğine dair bir öngörüde bulunmuştum . 2013 ve ardından 2018'de bu konu üzerinde görüşlerimi paylaşmıştım. O yazılarımda klasik TV yayınlarının giderek sönümleneceğini ve platformların baskın hale geleceğini ileri sürmüştüm.  Aradan geçen sürede bu öngörümün bir noktaya kadar gerçekleştiği, ancak klasik TV yayınlarının sürdüğü tespitini yapmak yerinde olur. Platformlar ve YouTube, video içeriği tüketmek için yeni neslin ilk tercihleri olmakla birlikte, 50 + yaşlardakiler için klasik TV hâlâ önemli.  20 sene sonra bu yazıyı yeniden güncellersem, klasik TV'lerin döneminin biteceği öngörümün gerçekleştiğini yazarım diye düşünüyorum.

Anıttepe, sokaklar, anlamlar

Ankara, ne yazık ki, içerisinden su geçen şehirlerden değil. Aslında daha doğrusunu söylersem, içerisinden geçen suların üzerini kapatıp yok eden bir kent. İncesu deresi, Kavaklı dere, Ankara çayı hep üzeri kapatılıp, halının altına süpürülen tozlar gibi gözden ırak tutulup unutulmuş kent suları. Hal böyle olunca Başkent, akar suyun kente sağlayacağı güzelliklerden yoksun. Neyse ki arayan için gizli güzellikler barındırıyor.   Anıttepe, bu gizli güzellikleri saklayan semtlerden. Anıtkabir, yılın her mevsimi caddelerden eksik olmayan turist otobüsleri, resmi bayramlarda protokol için kapatılan yollar, son dönemde sıklıkla düzenlenen mitinglere ev sahipliği yapan Tandoğan meydanı, Çankaya Belediyesi'nin  konserlerinin mekanı Anıtpark Anıttepe denildiğinde ilk aklıma gelenler. Ve tabii, geçenlerde bir yarışmada soru olarak da yöneltilen sokak isimleri: Ordular, İlk, Hedef, İleri, Ata ve Akdeniz caddesi.    Anıtkabir'in sınırını oluşturan 3 cadde bulunur: Gen...